Aşağıdaki konuşma, 1 Mayıs 2016 günü düzenlenen Uluslararası Çevrimiçi 1 Mayıs Toplantısı’nda, Sosyalist Eşitlik Partisi’nin (Avustralya) ulusal sekreteri James Cogan tarafından yapıldı.
Yoldaşlar, arkadaşlar: Bizler bu 1 Mayıs'ta buluşurken, ABD emperyalizminin Asya'ya “dönüş”ü ve Çin'e yönelik diplomatik ve askeri meydan okuması, jeopolitik gerilimleri II. Dünya Savaşı’ndan beri görülmedik düzeylere tırmandırmış durumda. Bölgedeki her ülke savaş hazırlığı yapıyor.
Koreli işçiler, zaten, her gün yıkıcı bir çatışmanın gölgesinde yaşıyorlar. Güney Kore'de, egemen sınıf, ABD'nin nükleer silah sahibi Kuzey Kore'ye “önleyici saldırı” ve “kafa koparma”, yani Çin'in ve Rusya'nın stratejik konumunun altını oymak için onun siyasi ve askeri önderliğine suikast düzenleme planlarını savunuyor.
Güney Çin Denizi'nde, ABD donanması, geçtiğimiz sekiz ay içinde, Çin'in hak iddia ettiği adaların ve kayalıkların etrafındaki 12 millik yasak kuşağı, Pekin'i askeri olarak yanıt vermeye kışkırtacak şekilde iki kez ihlal etti.
Beyaz Saray, bu operasyonları, “denizlerde dolaşım özgürlüğü”nü ve “kurallara dayalı küresel düzen”i savunma yalanlarıyla gerekçelendiriyor. ABD emperyalizmi, Wall Street bankalarının ve şirketlerinin yararına olanlar dışında hiçbir kural ya da yasa tanımamaktadır. Onun eylemlerinin “özgürlük” ile hiçbir ilişkisi yoktur. Bunların hepsi, dünya egemenliği ve Pekin yönetimini ABD'nin ekonomik ve stratejik taleplerine boyun eğmeye zorlamakla ilgilidir.
Amerikan egemen seçkinleri, Çin'i, kendi küresel egemenliğine yönelik en önemli tehdit olarak görüyor ve Pekin'i -gerektiğinde savaş yoluyla- dize getirmeye hazırlanıyor.
Daha geçtiğimiz günlerde, ABD'li senatörler, Obama yönetimine, Güney Çin Denizi'nde her hafta askeri provokasyonlar düzenlemesi yönünde keskin çağrılar yaptılar.
Gerilimler, önümüzdeki aylarda daha da tırmanacaktır. Birleşmiş Milletler Daimi Arabuluculuk Konseyi, kısa süre içinde, Filipinler'in ABD'nin desteğiyle Çin'in toprak iddialarına yönelik itirazını karara bağlayacak. Stratejik düşünce kuruluşları ve medya yorumcuları, bunun, Pekin'in patlayıcı sonuçları olacak tepkilerine yol açabileceğini açıkça kabul ediyorlar.
Filipinler, Vietnam, Singapur, Malezya, Endonezya ve Tayvan'daki egemen sınıfların hepsi, ABD emperyalizminin arkasına dizilmiş ve her türlü çatışmaya sürüklenecek durumda.
Amerika Birleşik Devletleri, Çin ile çatışma peşinde koşarken, öncelikle, Asya'daki başlıca emperyalist müttefiklerine; Japonya'ya ve Avustralya'ya güvenmektedir.
Japonya'nın Başbakan Shinzo Abe başkanlığındaki milliyetçi hükümeti, tartışmalı topraklar konusunda Çin’le çatışmayı körüklemiş ve savaş açmayı engelleyen anayasa maddesini devre dışı bırakmasını mümkün kılan “kolektif öz savunma” yasasını çıkartmış durumda. 2015 yılında, Japon ordusu, Japonya'nın hak iddia ettiği alana yaklaştıkları iddiasıyla, Çin uçaklarına karşı 571, Rus uçaklarına karşı da 288 kez savaş uçaklarını havalandırdı. Taraflardan herhangi birinin dikkatsizliği, topyekün savaşı tetikleyecek bir kazaya neden olabilirdi.
Avustralya egemen sınıfına gelince; o, kuzey Avustralya'yı ABD savaş uçaklarının ve savaş gemilerinin operasyon üssü olarak açmış ve kendi silahlı güçlerini bütünüyle ABD ordusu ile bütünleştirmiş durumda. Bu, Güney Pasifik'teki, Antarktika'daki ve uluslararası düzeydeki emperyalist çıkarlarını korumanın en iyi yolunun ABD ile ittifak olduğu yönündeki çıkarcı hesaplarından kaynaklanıyor.
Küçük bir emperyalist güç olan Yeni Zelanda, aynı şekilde, 1980'lerdeki yalnızlık politikasını bir yana bırakmış, Washington ve Canbera ile aynı çizgiye gelmiştir.
DEUK ve şubeleri, Çin'e karşı savaş biçimindeki emperyalist yönelime karşı işçi sınıfının seferberliği uğruna mücadele etmektedir. Bununla birlikte, biz, Çin Komünist Partisi (ÇKP) rejimine hiçbir destek vermiyoruz. Onun ABD önderliğindeki militarizme tepkisi gericidir ve yalnızca çatışma tehlikesini arttırmaktadır. ÇKP, Çin işçi sınıfının ve ezilenlerinin değil; Mao Zedung ile siyasi mirasçıları 1970'lerden başlayarak Çin'de kapitalizmi yeniden kurarken gelişmiş olan yozlaşmış şirket oligarşisinin çıkarlarını temsil etmektedir.
Pekin, sarsıcı bir toplumsal eşitsizliği ve sömürüyü yönetmektedir. Çin Komünist Partisi rejimi, Çinli kapitalist seçkinlerin çıkarlarını, kendi askeri eylemleriyle ve Japon ve Amerikan karşıtı şoven milliyetçilikle korumaya çalışıyor.
Geçtiğimiz ay, Çin ordusu, yeni bir Kıtalararası Balistik Füze (DF-41) konuşlandırdığını doğruladı. Bu roket, altı ile on arasında nükleer savaş başlığı taşıyabiliyor ve 12.000 kilometrelik bir menzile sahip. Yani, Amerika Birleşik Devletleri'nin her yerine ulaşabiliyor.
Nasıl ki ABD nükleer cephaneliğinin tek amacı Çin'i, Rusya'yı ve herhangi bir başka rakibi yok etmek ve on milyonlarca insanı katletmekse, bu tür bir nükleer silahın da tek amacı, bir savaş durumunda on milyonlarca Amerikalının bir soykırıma uğratılmasıdır.
Biz, kapitalizmin pasifist ve sahte sol savunucularının, bu tür silahların varlığının Amerikan emperyalizmi ile Çin ve Rus burjuvazilerini “uçurumun kenarından geri döndüreceği”ni iddia eden beylik laflarına itibar etmiyoruz.
Bütün ülkelerin egemen sınıfları silahsızlandırılmalıdır. Bunu gerçekleştirebilecek tek toplumsal güç, dünya sosyalist devrimi perspektifine dayanan uluslararası işçi sınıfıdır.
Her ülkedeki burjuva politikacıları ve gazeteciler, militarizmi, “ulusal çıkarlar” ve “ulusal egemenlik” hakkında söylemlerle savunuyorlar. Buna karşılık, yüz milyonlarca işçi ve genç, yalnızca barış ve bir sonraki kuşak için bir gelecek istiyor.
Kapitalist sınıfın çıkarları, işçi sınıfınınkilere tümüyle karşıdır. Bir Üçüncü Dünya Savaşı felaketini önlemek için, kapitalizme ve ulus-devlet sistemine son verilmeli; dünya ekonomisi sosyalist temeller üzerinde yeniden örgütlenmelidir.
Avustralya'daki Sosyalist Eşitlik Partisi, Yeni Zelanda'daki Sosyalist Eşitlik Grubu ile birlikte, tüm Asya-Pasifik bölgesinde (Çin'de, Japonya'da, Kore'de, tüm Güneydoğu Asya'da ve Pasifik Okyanusu'ndaki ada devletlerinde), DEUK tarafından geliştirilmiş olan sosyalist ve enternasyonalist ilkeler üzerinde uluslararası bir savaş karşıtı hareket inşa etme mücadelesi konusunda hemfikir olan işçiler, gençler ve siyasi gruplar ile çalışmaya hazırdır.