30 Nisan’da düzenlenen 2017 Uluslararası Çevrimiçi 1 Mayıs Toplantısı’nda Sosyalist Eşitlik Partisi (Britanya) Ulusal Sekreteri Chris Marsden tarafından yapılan konuşma.
Her genel seçim, mutlaka bir yalan yağmurunu dizginlerinden boşaltır.
Çünkü egemen sınıfı temsil eden partilerin kendilerini ulusal çıkarın koruyucusu ve hatta emekçilerin dostu gibi göstermesi gerekir.
Muhafazakar Partili Başbakan Theresa May’in 8 Haziran için erken seçim çağrısı yapmasından bu yana sürdürülen kampanyanın doğası budur.
O, Britanya’nın, Brexit’ten beri sözde “bir araya gelmesi”ne rağmen ve “tüm beklentileri aşan ekonomik büyüme” ile birlikte, “güçlü önderliğe” ihtiyacı olduğunu iddia etti.
May, Britanya’nın Avrupa Birliği’nden ayrılma şartlarını, parlamentodaki “sabotajcılar”ı ezerek elde edilmiş büyük bir çoğunlukla görüşmek istediğini söyledi. Ancak olaylar, Sosyalist Eşitlik Partisi’nin (SEP), May’in çok daha geniş bir kemer sıkma, militarizm ve savaş gündemi dayatmak için seçilmiş bir fiili diktatörlük istediği konusundaki ısrarında haklı olduğunu doğruladı.
Brexit, Muhafazakarların City spekülatörlerini ABD ile ilişkileri kendi çıkarlarına kullanmak ve Çin’in ve Hindistan’ın daha canlı pazarlarına nüfuz etmek için serbest bırakmak amacıyla Britanya’nın AB üyeliğine son verme yönündeki keskin taleplerini kışkırtmış olan, büyük Avrupalı güçler arasındaki artan çelişkilerin ürünüdür.
Buna karşılık, May, güçlü görünmek şöyle dursun, Britanya kapitalizminin yaşamsal organlarını kemiren çürümenin ne kadar ilerlemiş olduğunu kanıtlamıştır.
O, “kontrolü geri alma” adına, hükümetini, kendisi de ulusal çıkarların sert bir şekilde öne sürülmesine adanmış biçimde iktidara gelmiş olan Trump yönetimi ile bir ittifaka daha da bağımlı hale getirmiştir.
May, çabaları karşılığında, AB ile bir ticaret anlaşması yapmanın Britanya ile yapmaktan daha önemli olduğunu açıkça ortaya koymuş olan Trump tarafından hiçe sayıldı.
Aynı zamanda, Almanya Başbakanı Angela Merkel, Britanya’nın, “zaman kaybı”na rağmen “yanılsamalar” taşıyan herhangi bir üçüncü ülke muamelesi göreceğinde ısrar ederek, AB devletlerine yol gösterdi.
Bu, Britanya’da haber diye kabul edilen açık propagandanın körleştirmediği herkes tarafından büyük ölçüde öngörülebilirdi. 8 Haziran’ın gerçek bir “savaş seçimi”ne dönüştürülme derecesi birçok kişiyi şaşırtacak.
İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn, artık sadece bir Brexit sabotajcısı olarak değil ama ulusal güvenliğe bir tehdit olarak suçlanıyor!
Geçtiğimiz iki hafta içinde, Britanya Savunma Bakanı Michael Fallon, onu, Rusya sınırlarında NATO birlikleri yığınağına karşı çıktığı için, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in maşası olarak adlandırdı.
Bu hafta, Corbyn’in Trident nükleer silah programının yenilenmesi sözü vermeyi ve bir nükleer saldırıyı tetiklemeyi taahhüt etmeyi resmen reddetmesinin ardından, Fallon, Britanya’nın nükleer silahları “bir ilk vuruş” olarak kullanacağı yönünde daha önce tanık olunmadık bir açıklama yaptı.
Britanya Dışişleri Bakanı Boris Johnson, ABD’nin istemesi halinde, Britanya’nın “Akdeniz’deki denizaltılarında bulunan güdümlü füzeler”in kullanılması dahil, Suriye’ye savaş açmaya “evet” diyeceğini söyledi.
O, büyük ihtimalle bir meclis oylaması olmayacağını ve savaşa girmenin “başbakanın kararı” olacağını ekledi.
Bu hafta, şu anda gelişen tehdidin büyüklüğünü vurgulayacak şekilde, Kraliyet Donanması’nın 1,5 milyar sterlin değerindeki 7.400 tonluk yeni dev nükleer denizaltısı HMS Audacious denize indirildi. Bu, 200 milyar stelinlik Trident/güdümlü füze yenileme programının parçası olarak ısmarlanan bu tür yedi denizaltıdan üçüncüsü.
Rusya’nın tüm bunlara tepkisi ürperticiydi. Askeri uzman Konstantin Sivkov, Fallon’un ilk vuruş tehdidi konusunda, “Eğer öyleyse, bu, dünyanın bir nükleer savaşın eşiğinde olduğu anlamına gelir.” dedi.
Rusya’nın Savunma ve Güvenlik Komitesi Başkan Yardımcısı Frants Klintseviç ise, “Geniş topraklara sahip olmayan Britanya, bir karşı saldırıyla yeryüzünden tam anlamıyla silinir.” diye konuştu.
Rusya, Britanya’dan 33 kat fazla savaş başlığına sahip (4.500’ü konuşlandırılmış veya stoklanmış 7.000 savaş başlığı). Bunlardan en güçlüsü olan 40 megatonluk Satan 2 füzesi, bir düzine savaş başlığı taşıyor ve zaman içinde 65 milyon insanı katledecek şekilde, tek vuruşta Britanya büyüklüğünde bir alanı yerle bir edebilir.
ABD’nin ise 4.000’i konuşlu veya stoklanmış 6.800 savaş başlığı bulunuyor.
Bu, dengesiz egemen seçkinler kazanılabilir bir nükleer savaş olasılığını düşünmeye başlamadan önce, bir zamanlar Karşılıklı İmha Garantili olarak betimlenen şeyi kesinleştirmek anlamına gelmektedir.
Ticari ve askeri savaşla birlikte, ücretlere, çalışma koşullarına yönelik saldırı ve temel hizmetlerin ortadan kaldırılması geliyor ki bu, bu çılgınlığın bedelini işçilere ödetmek için gerekli.
May’in Brexit sonrası “bolluk ülkesi”, milyonlarca insan için, en zengin yüzde 1’in (634.000 insan), en yoksul yüzde 20’nin (13 milyon insan) servetinin 20 katına sahip olduğu toplumsal bir kabustur.
Ücretler, tarihi bir düşüşle, 2007’den bu yana gerçek oranlarla yüzde 11 azalmış durumda; artık nüfusun üçte biri yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Ortalama hanehalkları -ipotekler hariç- 13.000 sterlin kazanır ve toplam teminatsız borçlar tüm zamanların en yüksek seviyesinde (349 milyar sterlin) iken, milyonlarca insan bir kişisel borç denizinde yüzüyor.
Böylesi koşullar altında, özellikle de on yıllardır ilk kez grevlerde bir artışın olduğu koşullarda, May’in 200 sandalyeli bir çoğunluk elde etme planı elinde patlayabilir.
SEP, Muhafazakar yönetimin sona erdiğini ve Corbyn önderliğinde bir hükümetin göreve geldiğini görmek isteyen işçileri ve gençleri anlamaktadır. Ancak bizim tarihin bu tehlikeli noktasındaki sorumluluğumuz, hala gerçeği söylemektir.
Corbyn, kemer sıkmaya ve savaşa –en azından sözel olarak– karşı çıktığı için destek kazanmıştır. Fakat bizzat onun eylemleri, İşçi Partisi’nin karakterini, partinin önderliğine belli belirsiz sol ve ilerici düşüncelere sahip birinin getirilmesiyle değiştiremeyeceğinizi defalarca kanıtlamıştır.
Corbyn kesintilere karşı çıkıyor ama İşçi Partisi konseyleri onları uyguluyor. Corbny Trident’e karşı çıkıyor ama İşçi Partisi Trident’i destekliyor. Corbyn nükleer caydırmayı kullanacağını söylemeyi reddediyor ama bunu yalnızca onun gölge savunma bakanı Nia Griffiths, İşçi Partisi’nin “onu kullanmaya hazır” olduğunda ısrar ettiği için yapıyor.
Griffiths, bunu söylediği röportajda, “Bu bir Başkanlık seçimi değil, kimin hükümette olacağıyla ilgili.” demişti.
O, bu konuda haklı.
İşçi Partisi, tüm tarihi ve programıyla, en az Muhafazakarlar kadar bir kemer sıkma ve savaş partisidir.
8 Haziran’da Corbyn kazansa bile, siyasi kayıtlar onun ya parti aygıtının taleplerine teslim olacağını ya da görevden uzaklaştırılacağını göstermektedir.
Eğer May yeniden seçilirse, işçiler hayatlarının kavgasıyla karşılaşacaklar. İşçilerin, yalnızca hükümete değil ama tüm direnişleri baltalamak için her şeyi yapacak olan İşçi Partisi’ne ve sendikalara da başkaldırmaları gerekiyor. İşçi bürokrasisine bağlı olan Corbyn, bu tür bir mücadeleye asla önderlik etmeyecek.
Şimdi, yarım yamalak önlemler ve bahaneler değil, belirleyici siyasi eylem zamanıdır.
İşçiler, ilan edilmemiş bir sınıf savaşının ortasındalar. Onlar Suriye’ye, Kuzey Kore’ye, hatta Rusya’ya ve Çin’e karşı gerçek bir savaşa sürüklenmekle karşı karşıyalar ve onlara, kendilerini korumak için bir adamın vicdanına güvenmeleri söyleniyor.
Bu durumun devam etmesine izin verilemez. İşçilerin ve gençlerin kendi gerçek sosyalist-enternasyonalist partilerine, Sosyalist Eşitlik Partisi’ne ihtiyacı var ve kendilerini bu partinin inşasına adamalılar. 1 Mayıs’taki mesajım budur.