Latin Amerika’da sol ulusalcılığın ihanetlerinin bir bilançosu

Aşağıdaki konuşma, DEUK’un 2018 Uluslararası Çevrimiçi 1 Mayıs Toplantısı’nda, Dünya Sosyalist Web Sitesi’nin Latin Amerika editörü Bill Van Auken tarafından yapıldı.

1 Mayıs’ı ve Marx’ın 200. doğum yıldönümünü kutlarken, küresel ölçekte siyasal ve toplumsal ilişkileri sarsmakta olan sınıf mücadelesindeki canlanma, en keskin ifadesini, gezegenin toplumsal olarak en eşitsiz kıtası olan Latin Amerika’da buluyor.

ABD’de ve dünyanın başka yerlerinde olduğu gibi, kamusal eğitimin yıkıma uğratılmasıyla mücadele etmek ve yaşam standartlarını ve temel haklarını savunmak için Sao Paulo’dan Buenos Aires’e, Santiago’dan Mexico City’ye ve San Juan’a kadar grevlere giden ve sokaklara dökülen öğretmenler, sınıf mücadelesindeki bu yeni yükselişte başı çekiyorlar. Bu mücadeleler, birçok örnekte, çıplak polis baskısıyla karşılaşıyor.

Yeni sağcı hükümetler kümesi (Arjantin’de Macri, Brezilya’da Temer, Şili’de Piñera), Latin Amerika’daki kapitalist sistemi saran krizi çözmeye, sözde solcu öncellerinden daha fazla yetenekli değiller. Kirli yolsuzluk skandallarına batmış öncekiler gibi, onların da tek çözümü, yükü işçi sınıfının sırtına kaydırmaktır.

Latin Amerika işçi sınıfı yeniden devrimci mücadeleye yönelirken, geçmiş mücadelelere yönelik ihanetlerin ve iktidardayken işçi sınıfının kafasını karıştırıp yanlış yönlendirmek için her şeyi yapmış olan önderliklerin oynadığı rolün acımasız bir bilançosunu çıkarmanın tam zamanıdır.

Marx ve Engels, “İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olmalıdır” demişti. İşçi sınıfının kapitalist toplumdaki tutarlı bir şekilde tek devrimci sınıf olarak rolüne ve sosyalizmin, burjuvazinin ya da küçük burjuvazinin sözde radikal ya da sol herhangi bir kesiminin önderliği altında kurulmasının olanaksızlığına ilişkin bu son derece önemli ifade, Latin Amerika’daki trajik tarihsel deneyimler yoluyla defalarca doğrulanmıştır.

Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi (DEUK), hem emperyalizmin hem de Latin Amerika’nın yerel burjuvazisinin gerçekleştirdiği saldırıları yenilgiye uğratmanın, yalnızca, işçi sınıfının Kuzey ve Güney Amerika genelinde devrimci sosyalist ve enternasyonalist bir program temelinde bağımsız seferberliği yoluyla mümkün olduğunda ısrar etmiştir.

DEUK, işçi sınıfı içinde devrimci Marksist partiler inşa etme belirleyici görevinin bir alternatifi olarak şu ya da bu burjuva veya küçük burjuva hareketi destekleyenlere karşı onlarca yıl boyunca mücadele etmiştir.

Sol ulusalcılık, Avrupa’daki ve Kuzey Amerika’daki küçük burjuva radikallerinin yaltakçı desteğiyle, Latin Amerika’da yıkıcı bir rol oynamıştır.

Bu, eksiksiz ifadesini, Fidel Castro’nun Küba’da iktidara gelmesinin, sosyalizme giden ve artık işçi sınıfının bilinçli ve bağımsız siyasi müdahalesine ya da Marksist devrimci partilerin inşasına gerek olmayan yeni bir yol açtığı tezinin geliştirilmesinde buldu.

Bunun yerine, radikal küçük burjuva ulusalcılarının önderliğindeki silahlı insanlardan oluşan küçük grupların yürüttüğü gerilla savaşı yeterli olacaktı. Castro’nun 26 Temmuz Hareketi’nin iktidara gelmesinden türetilen bu efsane, onun eski siyasi müttefiki Che Guevara tarafından geliştirilen, yarımküre genelinde devrimler için model olarak gerici gerillacı teoriler biçimini aldı.

Bu yanlış perspektif, en önemli yandaşlarını Pablocu revizyonist eğilim içinde buldu. Bu eğilim, Dördüncü Enternasyonal içinde, Avrupa’da Ernest Mandel ve ABD’de Joseph Hansen önderliğinde ortaya çıkmış; sonradan Arjantin’deki Nahuel Moreno da ona katılmıştı.

Bu Marksizm karşıtı perspektif, yıkıcı sonuçlarıyla birlikte Latin Amerika geneline yayıldı. Bu perspektif, radikalleşmiş bir gençlik kesimini işçi sınıfı içinde bilinçli bir devrimci önderlik inşa etme mücadelesinden uzaklaştırarak başka yöne çevirdi ve onları, binlerce yaşama mal olan ve kıta genelinde faşist-askeri diktatörlüklere zemin hazırlanmasına yardımcı olan son derece eşitsiz silahlı çatışmalara soktu.

Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi, Pablocu perspektife karşı uzlaşmaz bir şekilde mücadele etti. Troçki’nin Sürekli Devrim Teorisi’ni savunan DEUK, Castroculuğun sosyalizme giden yeni bir yol oluşturmadığında ısrar etti. Tersine, o, II. Dünya Savaşı sonrası dönemde eski sömürge dünyasının büyük kısmında iktidara gelmiş olan burjuva ulusalcı hareketlerin yalnızca daha radikal biçimlerinden birini temsil ediyordu.

DEUK, Pablocuların Castro’ya ilişkin “doğal Marksist” biçimindeki yüceltmesinin, Marx’a kadar uzanan tarihsel ve teorik sosyalist devrim kavrayışının topyekün reddini zorunlu kıldığı ve uluslararası ölçekte Troçkist harekette toplanan devrimci kadroların burjuva ulusalcılığının ve Stalinizmin kampında tasfiye edilmesinin temelini attığı uyarısında bulundu.

Geçtiğimiz ay, Küba’daki artan toplumsal eşitsizlik ve yönetici tabakanın ABD emperyalizmi ile bir uzlaşma yoluyla ayrıcalıklarını koruma girişimi koşullarında, Castro kardeşlerin yaklaşık 60 yıllık iktidarlarının resmen sona erdiğine tanık olundu. Bugün, Trump, Havana’dan daha büyük ödünler talep eder, Miami’deki fanatik Castroculuk karşıtlarının faaliyetlerini teşvik eder ve ABD saldırganlığının yenilenmesi tehdidinde bulunurken, Obama ile imzalanmış anlaşmalar askıda kalmaya devam ediyor. Küba’nın yazgısı, sınıf mücadelesinin gelişmesi ve işçi sınıfı içinde hem adada hem de ABD’de ve tüm Amerika kıtası genelinde yeni bir devrimci önderliği inşa etme mücadelesi eliyle belirlenecektir.

Castroculuğu desteklemiş olan aynı Pablocu revizyonistler, Nikaragua’daki Sandinista Ulusal Kurtuluş Cephesi’ni (FSLN) ve El Salvador’daki Farabundo Marti Ulusal Kurtuluş Cephesi’ni (FMLN), sosyalizme giden yeni bir yolun ve yeni bir devrimci enternasyonalin kuruluşunun temeli olarak ilan etmişlerdi. ABD destekli diktatörlüklere ve CIA’in terörist ordularına karşı mücadeledeki büyük kahramanlığa ve yüz binlerce yaşamın kurban edilmesine rağmen, her iki hareket de kendisini burjuva partilere dönüştürdü, önceden karşı oldukları gerici egemen oligarşiler ile barıştı ve IMF’nin kemer sıkma programlarının sadık uygulayıcıları haline geldi.

Geçtiğimiz ay, eski diktatör Somoza’nınki ile rekabet edebilecek bir güç ve servet toplamış olan Sandinist önder Daniel Ortega’nın, emekli maaşlarındaki acımasız kesintileri protesto eden işçilere ve gençlere karşı, 30 kişinin ölüme yol açan şiddetli bir baskıyı dizginlerinden boşaltmasına tanık olundu.

Yine geçtiğimiz ay, metal işçilerinin, İşçi Partisi’nin (Partido dos Trabalhadores, PT) önderi olarak Brezilya’nın devlet başkanı olmuş eski önderi Luiz Inacio Lula da Silva’nın düzmece yolsuzluk suçlamalarıyla hapsedilmesine tanık olduk.

Daha önce Castroculuğu ve Sandinist hareketi göklere çıkarmış olan Pablocu ve Morenocu revizyonistlerin büyük kısmı, PT’yi, Brezilya’nın sosyalizme giden yeni ve eşsiz bir yolu olarak sunmuşlardı. Onlar, on yıldan fazla Brezilya burjuvazisinin tercih edilen aracı işlevi gören, bütünüyle yozlaşmış bir burjuva partisine dönüşmüş PT’ye katılıp onun inşasına yardımcı oldular. Lula’nın sağcı Michel Temer hükümeti tarafından hapsedilmesinin, yaşam standartlarının ve haklarının PT’nin ve ona bağlı sendikaların şiddetli saldırılarına uğramasına tanık olmuş Brezilyalı işçilerden hiçbir kitlesel itiraza yol açmamış olması çarpıcıdır.

Brezilya’daki destekleyicileri PT’den epeydir dışlanmış olan, hiçbir şey öğrenmeyen ve hiçbir şeyi unutmayan bir eğilim olan Morenocular, çabalarını, Arjantin’de sendikal ve parlamenter alanlarda bir dizi ilkesiz seçim ittifakına ve manevraya odaklamış durumdalar. Bu faaliyetin mantığı, İspanya’daki Podemos ya da Yunanistan’daki Syriza gibi yeni bir burjuva sol partinin kurulması yoluyla Arjantin işçi sınıfına yeni bir ihanet hazırlamaya yöneliktir.

Morenoculuğun Arjantindeki itibarsız politikalarının başlıca sürdürücüsü olan Sosyalist İşçi Partisi (Partido de Trabajadores por el Socialismo, PTS), kendisinin yıllar süren ilkesiz seçim ittifaklarındaki başlıca müttefikinin, geçtiğimiz yıl, açıkça ve kendi aleyhine tanıklık eder biçimde itiraf ettiği gibi, “kundaktaki Podemos”u temsil etmektedir.

Son olarak, eski albay Hugo Chavez’in Venezuela’da iktidara gelmesiyle başlayan Bolivarcı ya da “21. yüzyıl” sosyalizmi sahtekarlığı söz konusuydu. Sıkı bir şekilde orduya dayanan bu burjuva ulusalcı hareket, petrol fiyatlarının yükseldiği koşullarda “sol” bir görünüm benimseyebilir ve işçi sınıfına asgari sosyal yardım programları sağlayabilirken, emtia fiyatlarındaki artışın sona ermesiyle birlikte, keskin bir şekilde işçi sınıfının aleyhine döndü. Onun politikaları, işçiler giderek artan bir açlık ve işsizlik ile karşı karşıya iken bile uluslararası mali sermayenin çıkarlarını savunurken, bir bankerler, emtia spekülatörleri ve üst düzey ordu subayları tabakasını zenginleştirmiştir.

Bu arada, Bolivarcılığın ve 21. yüzyıl sosyalizminin bir diğer savunucusu olan Ekvador’daki Refael Correa hükümetinin yerini, onun dikkatle seçilmiş ardılı Lenin Moreno aldı. Moreno, bir dizi kapitalist karşı reformu uygulamaya koyarken, WikiLeaks’in kurucusu Julian Assange’ın son altı yıldır fiilen tutsak olarak bulunduğu Londra’daki Ekvador büyükelçiliğinde internet erişimini kesip ziyaretçi kabul etmesini engelleyerek, son derece gerici bir ihanet üzerinden ABD ve Britanya emperyalizmine yaranmaya çalışıyor. Moreno hükümeti, ABD ordusu ve Trump yönetimi ile daha sıkı bağlar peşinde koşarken, Washington’ın ABD emperyalizminin suçlarını ifşa ettiği için peşinde olduğu bir insana baskı uygulanmasında işbirliği yapıyor. Burjuva ulusalcılığının mantığı budur.

Burjuva ulusalcı politikayla ve onun Pablocu ve diğer küçük burjuva sahte sol destekleyicileriyle yaşanan bu acı deneyimler, işçi sınıfının bağımsız siyasi seferberliğine ve Latin Amerikalı işçilerin ABD’deki ve dünya çapındaki işçilerle kapitalizmi ortadan kaldıracak ortak bir mücadelede birleşmesine dayanan yeni bir Marksist devrimci hareketin oluşturulmasının gerekliliğini vurgulamaktadır.

Latin Amerika’daki yoldaşlarımıza, bu çevrimiçi toplantıya katılanlara, Dünya Sosyalist Web Sitesi okurlarına, devrimci bir yol arayan işçilere ve gençlere sesleniyoruz: Latin Amerika’daki sınıf mücadelesinin tarihi, yalnızca ihanetlerin değil ama hepsi yaklaşan mücadelelerde bir araya gelecek olan muazzam kahramanlığın, özverinin ve kararlılığın tarihidir. Bununla birlikte, belirleyici sorun, hataların ve ihanetlerin tekrarlanmaması için geçmişten dersler çıkarmaktır. Bu, her şeyden önce, Troçkizmin revizyonizme karşı verdiği uzun mücadelenin tarihinin incelenip özümsenmesi ve bu ilkeli temelde, bütün ülkelerde Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin şubelerinin inşa edilmesi anlamına gelmektedir.

Loading