Bu hafta ABD ve NATO müttefikleri, Rusya ve Çin’e karşı, “nükleer silahlı akran rakiplere karşı savaş” olarak tarif ettikleri bir savaşa hazırlanmak için Avrupa’daki asker varlıklarını yedi kat artırmayı taahhüt ettiler.
NATO üyeleri “yüksek hazırlık seviyeli kuvvetlerini” 40.000’den 300.000’e çıkaracaklarını açıkladılar. Biden, Rusya ile tırmanan savaşın ortasında ABD’nin Avrupa’ya 20.000 asker daha göndereceğini ve buna güdümlü füze destroyerleri ile F-35 uçaklarının daimi olarak konuşlandırılmasının eşlik edeceğini açıkladı.
Silahlı kuvvetlerine sonraki en büyük 10 ordunun toplamından daha fazla harcama yapan ABD, askeri harcamalarını altı yıl üst üste arttırdı. Biden’ın 2023 yılı için önerdiği –hâlihazırda kayıtlara geçmiş en büyük– askeri bütçe, Senato Silahlı Hizmetler Komitesi’nde yapılan oylamayla yüzde 6 daha arttırılarak toplam 858 milyar dolara çıkarıldı.
Biden yönetiminin göreve gelmesinden bu yana ABD, Ukrayna’ya 50 milyar doların üzerinde askeri ve ekonomik yardım sözü verdi. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, ülkenin savaş faaliyetlerini sürdürmek için yılda en az 60 milyar dolarlık yardıma ihtiyacı olduğunu belirtti. Bu rakam, Ukrayna’nın savaş öncesi ekonomik çıktısının neredeyse yarısına eşittir.
Geçen yıl Biden, ABD’nin Afganistan’dan çekileceğini açıkladığında şöyle demişti: “Çok uzun süredir savaş halinde olan bir ulusuz. Eğer bugün 20 yaşındaysanız, barış içinde bir Amerika’yı hiç tanımamışsınız demektir. Ebedi savaşı sona erdirmenin zamanı geldi.”
Şimdi Biden Amerikan halkını yeni bir ebedi savaşa sürüklüyor ve bu savaşa ayrılması gereken kaynakların sınırı olmadığını iddia ediyor.
Perşembe günü Madrid’deki NATO Zirvesi’nde düzenlenen basın toplantısında “bunun Amerikan halkı için ne anlama geldiğini açıklaması” istenen ve “ABD’den Ukrayna’ya süresiz destek” sözü verip vermediği sorulan Biden, “Ukrayna’yı ne kadar sürerse sürsün destekleyeceğiz,” dedi.
Bir başka muhabir ise “ABD’de ve dünya genelinde benzin fiyatlarının yüksekliğini” gündeme getirerek, “Amerikalı ve dünyanın dört bir yanındaki sürücülerin bu savaş uğruna bu farkı ödemesini ne kadar süre beklemek makul olur?” diye sordu.
Biden “Bu ne kadar sürerse” diye tekrarladı.
Kimse Biden’a şu bariz soruyu sormayı düşünmedi: “Bu” ne kadar sürecek? Bu ucu açık savaşın bedeli ve sonuçları ne olacak?
Amerika Birleşik Devletleri, milyonlarca insanın hayatını ve nükleer bir çatışmaya dönüşmesi halinde insanlığın kaderini tehdit eden küresel bir çatışmaya öncülük ediyor.
Dahası, Rusya’ya karşı amacı dünyanın en büyük ülkesinin hükümetini devirmek olan bir savaşın, dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Çin’e karşı bir savaşla birleştiğinde, Amerikan nüfusunu tamamen yoksullaştırmadan başarılabileceğini kim düşünebilir?
NATO zirvesinde ABD ve müttefikleri tarafından taahhüt edilen toplumun askerileştirilmesinin sosyal ve ekonomik sonuçları hesaplanamaz. Her ülkede, kamu sağlığı ve sosyal altyapıya yapılan devlet harcamaları, savaş çabalarına kaynak yaratmak için kesilecektir.
Savaşın bedeli, sosyal programların tasfiyesi ve işçilerden “ulusal çıkar” adına gerçek ücretlerde düşüşü kabul etmelerinin talep edilmesi yoluyla, işçi sınıfına dayatılacaktır.
Savaşın patlak vermesine COVID-19’un yayılmasını durdurmaya yönelik çabaların tamamen terk edilmesi eşlik etti. ABD hükümetinin tahminlerine göre, bu sonbaharda 100 milyon yeni COVID-19 vakası ortaya çıkacak (bugüne kadar bildirilen tüm COVID-19 vakalarının sayısından fazla). Kongre herhangi bir ek pandemi fonunu onaylamayı reddetti, bu da sigortasız insanların COVID-19 aşıları, testleri ve tedavileri için cepten ödeme yapmak zorunda kalacağı anlamına geliyor.
Bu hafta New York şehri, ülke genelinde kemer sıkma önlemlerinin artacağı beklentisiyle, devlet okulları fonlarında 215 milyon dolarlık bir kesintiye gideceğini açıkladı.
Savaş daha şimdiden “sosyal yardım” harcamalarının kısılması taleplerini körükledi. Ekonomik Danışmanlar Konseyi’nin eski başkanı Glenn Hubbard, bu yılın başlarında Wall Street Journal’da yayımlanan bir yazısında “NATO’nun Daha Fazla Silaha ve Daha Az Tereyağına İhtiyacı Var” diyerek Sosyal Güvenlik, Medicare ve Medicaid harcamalarında kesinti yapılmasını talep etmişti. “Daha yüksek savunma harcamalarını karşılamak için, harcama dengelemeleri kesinlikle sosyal sigorta harcamalarındaki büyümenin yavaşlatılmasını gerektirecektir,” diye yazmıştı.
On yıllardır süren Wall Street kurtarma operasyonlarının yanı sıra kontrolden çıkmış askeri harcamalar enflasyonist krize katkıda bulunurken, ABD siyaset kurumu krizin tüm yükünü işçi sınıfına yüklemeye çalışıyor. Merkez Bankası (Fed), faiz oranlarını yükselterek işsizliği kasıtlı olarak arttırmaya yönelik bir program başlattı. Fed, yüz binlerce insanı işsiz bırakma yoluyla işgücü piyasasına “denge” getirmeyi umuyor.
Savaşın şiddetlenmesi, teknoloji ve emlak sektöründe başlayıp otomotiv sektörüne yayılan bir işten çıkarma dalgası koşullarında gerçekleşecek. Bir çalışmaya göre, geçen ay sadece teknoloji sektöründe 26.000 işten çıkarma yaşandı, bu rakam bir önceki ay 20.000’di.
Biden yönetimi tarafından başlatılan küresel savaş, aynı zamanda ABD işçi sınıfına karşı bir savaştır. ABD egemen sınıfı, savaş yoluyla hem iç gerilimleri bir dış düşman yaratarak dışarıya yönlendirmeye hem de grevleri ve toplumsal mücadeleleri ezmek üzere baskı güçlerini kuvvetlendirmeye çalışmaktadır.
Biden’ın Rusya ile savaşa sınırsız Amerikan müdahalesi taahhüdü, tüm ABD siyaset kurumunun desteğine sahiptir. NATO zirvesinin sonuçları, Demokratlara yakın New York Times ve Washington Post’tan Cumhuriyetçilere yakın Wall Street Journal’a kadar ABD’nin önde gelen gazetelerinin yayın kurulları tarafından selamlandı.
Washington Post, “Başkan Biden’ın görev süresinde başka ne olursa olsun ve bu görev süresi ne kadar uzun olursa olsun, bu hafta Avrupa’da yaşanan olaylar, bunun önemli bir başkanlık dönemi olmasını sağlayacak,” diye yazdı.
Tek bir Demokrat Kongre üyesi bile Biden’ın savaş çabaları için sonsuz kaynak vaadini eleştirmedi.
Rusya ve Çin’e karşı kamuoyu nefreti oluşturmayı amaçlayan aralıksız propaganda kampanyasına rağmen, Ukrayna’daki savaş halkın desteğine sahip değil. YouGov’un bu hafta yayımladığı bir ankete katılanların yüzde 40’ı ABD’nin “dünya genelindeki çatışmalara askeri olarak daha az müdahil olması” gerektiğini söylerken, sadece yüzde 12’si daha fazla müdahil olması gerektiğini söyledi.
Biden’ın en önemli önceliğinin ne olması gerektiği sorulduğunda, yüzde 38 Beyaz Saray’ın artan hayat pahalılığını ele alması gerektiğini söylerken, ABD’nin “Rusya’nın Ukrayna’da yenilmesini sağlaması” gerektiğini söyleyenlerin oranı yalnızca yüzde 8 oldu.
Ankete katılanların yüzde 46’sı “ABD ordusunun Rusya-Ukrayna savaşına doğrudan müdahil olmasına karşı olduklarını” söylerken, böyle bir hareketi destekleyenlerin oranı sadece yüzde 23’te kaldı.
Amerikan halkı, Amerikan emperyalizminin Irak, Afganistan, Libya, Suriye, Yemen ve ABD’nin istikrarsızlaştırma harekâtlarına, vekâlet savaşlarına ve öldürücü ekonomik yaptırımlarına maruz kalan başka onlarca ülkenin halklarına karşı işlediği suçları unutmamıştır.
Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi (DEUK) dışında, ABD emperyalizminin savaş planlarına karşı örgütlü bir siyasi muhalefet mevcut değildir. Yeni bir savaş karşıtı hareketin inşasının toplumsal temeli, işçi sınıfıdır. Nasıl ki yurt dışındaki emperyalist savaş aynı zamanda yurt içinde işçi sınıfına karşı bir savaş ise, savaşa karşı mücadele de aynı zamanda işçi sınıfının eşitsizliğe, sömürüye ve kapitalist kâr sistemine karşı mücadele etmesi demektir.