Yunanistan açıklarında meydana gelen son sığınmacı teknesi felaketinde yüzlerce kişinin öldüğünden endişe ediliyor. Aşırı kalabalık olduğu belirtilen 20-30 metrelik bir balıkçı teknesi Çarşamba günü erken saatlerde battı. Yunanistan’ın Akdeniz kıyılarında bu yıl yaşanan en feci toplu ölüm vakasında, dün öğlen itibarıyla ölü sayısı 79’a ulaşmıştı.
Çarşamba günü Guardian’a konuşan bir Yunan yetkili şunları söyledi: “Ölü sayısında dramatik bir artış var ve bu sayı her geçen saat artıyor... Gemide 600 kadar kişinin bulunduğuna dair spekülasyonlar var ancak bu doğrulanmadı. Gemi suyun altında. Battı.”
Şu ana kadar sadece 104 kişi kurtarıldı ve Pilos’un yaklaşık 50 mil (80 km) güneybatısında battığında teknede 750 kadar kişinin olabileceği belirtiliyor. Geminin ambarında çok sayıda kadın ve çocuğun bulunduğu bildiriliyor. Financial Times “Hayatta kalanlar geminin ambarında 100’den fazla çocuğun olduğu söyledi,” diye yazdı.
Ölümlerin Yunanistan’da 25 Haziran’da yapılacak genel seçimlerin ikinci turuna iki haftadan az bir süre kala gerçekleşmesi Yeni Demokrasi Partili Başbakan Miçotakis, ana muhalefet Syriza lideri Aleksis Çipras ve diğer parti liderlerini kampanya çalışmalarını askıya almaya zorladı. Üç gün ulusal yas ilan edildi. Şubat ayında Tempi vadisinde meydana gelen önlenebilir tren kazası ölümlerine karşı düzenlenen kitlesel protestolar ve grevler nedeniyle seçim kampanyası daha önce de yaklaşık bir ay askıya alınmıştı.
Libya’nın doğusundaki Tobruk limanından İtalya’ya gitmek üzere yola çıkan gemi Yunanistan’ın güneyindeki Mora (Peloponez) açıklarında battı. Haberlere göre gemide Afganistan, Pakistan, Suriye ve Mısır’dan insanlar bulunuyordu.
Yunan devlet televizyonu ERT’nin haberine göre, “Yirmi altı kişi hafif yaralanma veya hipotermi nedeniyle Kalamata hastanesinde yatıyor, hepsi erkek, genç ve orta yaşlı. Yetmiş sekiz kişi Sahil Güvenlik tesislerinde bulunuyor ve yarın (15/6) Malakasa’daki bir konaklama tesisine nakledilecekler.”
Guardian, “ölü ve yaralıların götürüldüğü Mora kasabası Kalamata’da eşi görülmemiş sahneler yaşandığını” yazdı. “Sahil güvenlik gemileri, bir donanma fırkateyni, askeri nakliye uçakları, bir hava kuvvetleri helikopteri ve bir dizi özel tekne hayatta kalanları arama çalışmalarına katıldı. Kurtarma çalışmaları başlangıçta şiddetli rüzgârlar nedeniyle sekteye uğradı.”
Kathimerini’ye konuşan Kalamata Belediye Başkan Yardımcısı Yannis Zafiropulos, gemide “500’den fazla kişi” olduğunu sandığını söyledi.
Geminin düşmanca muamele gördüğüne ve batmasına izin verildiğine dair kanıtlar ortaya çıkarken, hiç kimse Avrupa Birliği sınır kurumu Frontex ve Yunan Sahil Güvenliği tarafından durumla ilgili olarak yapılan açıklamalara itibar edemez. Frontex Çarşamba günü 89 kelimelik kendini aklamaya çalışan bir açıklama yayımladı: “Frontex gözetleme uçağı tekneyi 13 Haziran Salı günü UTC 09:47’de tespit etmiş ve derhal yetkili Yunan ve İtalyan makamlarını bilgilendirmiştir. Tüm soruların Yunanistan Kurtarma Koordinasyon Merkezi’ne yöneltilmesi gerekmektedir.”
Medyada yer alan haberlere göre Sahil Güvenlik, teknedekilerin kendilerine yardıma ihtiyaçları olmadığını söylediğini öne sürdü. Reuters’ın haberine göre Sahil Güvenlik, “Salı günü geç saatlerde, teknenin alabora olmasından birkaç saat önce, teknedekiler yardım teklifimizi reddederek yolculuklarına devam etmekte ısrar ettiler,” diyordu. Sahil Güvenlik, güvertede bulunanların “yardımı reddettiklerini ve yolculuklarına devam etmek istediklerini belirttiklerini” söyledi.
Yaşananları anlatma görevi, tehlikede olan teknelerdeki insanlar için yardım hattı sağlayan gönüllülerin oluşturduğu Alarm Phone’a bırakıldı. Grup Çarşamba günü bir zaman çizelgesi ve bir yazı yayımladı: “Avrupa’nın ‘kalkanı’: Yunanistan açıklarında yüzlerce kişinin boğulduğu tahmin ediliyor.” Yazıda şu ifadelere yer verildi:
Dün, 13 Haziran 2023, CEST 16:53’te Yunan Sahil Güvenliğini tehlikede olan bu tekne konusunda uyarmıştık, zira insanlar bizi yardım için aramışlardı. Yunan makamları ve söylendiğine göre İtalya ve Malta da birkaç saat önce uyarılmıştı. Dolayısıyla Yunan ve diğer Avrupalı yetkililer bu aşırı kalabalık ve denize elverişsiz gemiden haberdardı. Bir kurtarma operasyonu başlatılmamıştır. Bugün, 14 Haziran 2023’ün erken saatlerinde tekne alabora olmuştur.
Denizde yaşanan bu felaketi takip eden saatlerde, Yunanistan Sahil Güvenliği, tehlikedeki insanların Yunanistan tarafından kurtarılmak istemediklerini ileri sürerek yardım etmedeki başarısızlıklarını haklı göstermeye başlamıştır.
Soruyoruz: Denizdeki insanlar Yunan güçleriyle karşılaşmaktan neden bu kadar korkuyorlar?... Çünkü yollara düşen insanlar Yunan makamları tarafından gerçekleştirilen korkunç ve sistematik geri itme uygulamalarından haberdardır; bu uygulamalar AB tarafından da onaylanmaktadır. Avrupa Komisyonu Başkanı von der Leyen’in bir zamanlar belirttiği gibi Yunanistan, yola düşen insanları şiddetle caydırarak ‘Avrupa’nın kalkanı’ haline gelmiştir. (vurgular orijinalinde)
Yazıda sığınmacıların “binlerce kişinin bu Yunan güçleri tarafından vurulduğunu, dövüldüğünü ve denizde terk edildiğini bildikleri” belirtiliyor. “Yunanistan Sahil Güvenliği, Yunanistan Polisi ya da Yunanistan Sınır Muhafızları ile karşılaşmanın çoğu zaman şiddet ve acı anlamına geldiğini biliyorlar. Sistematik geri itmeler nedeniyle tekneler Yunanistan’dan kaçmaya çalışıyor, çok daha uzun rotalar izliyor ve denizde hayatlarını riske atıyorlar.”
Zaman çizelgesine göre:
“13 Haziran sabahı, CEST 9:35’ten itibaren, Nawal Soufi adlı Twitter kullanıcısı, 750 kişi taşıdığını belirttiği büyük bir teknenin tehlikede olduğu konusunda uyarıda bulunuyor. İlerleyen saatlerde Nawal Soufi, tehlikedeki teknenin GPS konumu ve İtalya, Yunanistan ve Malta’daki yetkililerin uyarıldığı da dahil olmak üzere daha fazla bilgi ekliyor.
“14:17 CEST: Alarm Phone tehlikedeki tekneden ilk çağrıyı alıyor. Sıkıntılı durumdakilerle iletişim kurmak zor. Gece hayatta kalamayacaklarını ve büyük sıkıntı içinde olduklarını söylüyorlar. Alarm Phone, yetkilileri uyarabilmek için mevcut GPS koordinatlarını almaya çalışıyor - ancak arama kesiliyor. Onlarla yeniden bağlantı kurmaya çalışıyoruz.
“16:53 CEST: Yunan makamlarınının yanı sıra Frontex ve UNHCR Yunanistan da dahil olmak üzere diğer aktörleri e-posta yoluyla uyarıyoruz.
“17:20 CEST: Tehlike içinde olanlarla konuşuyoruz ve teknenin hareket etmediğini bildiriyorlar. ‘Kaptan küçük bir botla tekneyi terk etti. Lütfen, bir çözüm bulun’ diyorlar. Yiyecek ve suya ihtiyaçları olduğunu söylüyorlar.
“17:34 CEST: Tehlikedeki tekneden bir çağrı daha aldık ve konumları güncellendi: 36 18, 21 04 - önceki pozisyona çok yakın. Teknenin aşırı kalabalık olduğunu ve teknenin bir o yana bir bu yana hareket ettiğini söylüyorlar.
“18:00 CEST: ‘Lucky Sailor’ adlı ticari geminin şirketini arayarak tehlikede olan tekne hakkında bilgi veriyoruz. Sadece Yunan Sahil Güvenliğinin yetkisi altında hareket ettiklerini söylüyorlar.”
İki saat sonra “20:05 CEST: Tehlike içindeki teknedekiler Alarm Phone’a, Lucky Sailor adlı ticari gemiden su aldıklarını ve onların ‘polis’ ile temas halinde olduklarını bildiriyor. Alarm Phone ayrıca ‘Faithful Warrior’ adlı ikinci bir ticari geminin de sıkıntılı durumda olanlaraa yakın olduğunu fark ediyor.”
Zaman çizelgesi sona eriyor: “00:46 CEST 14/06/2023: Tehlikedeki tekneyle son temas. Tek duyduğumuz: ‘Merhaba dostum... Gönderdiğin gemi...’. Çağrı kesiliyor.”
Aynı gün içinde çok daha fazla sığınmacı ölümü meydana gelebilirdi. İçinde 80’den fazla göçmenin bulunduğu bir teknenin kurtarılarak Girit’in güneyindeki bir limana çekildi.
Akdeniz’deki her toplu sığınmacı ölümünden sonra –2014’ten bu yana 20.000’den fazla sığınmacı öldü– hükümetler ve siyasi liderler, AB ile birlikte timsah gözyaşları döküyor ve “trajik olaylar karşısında derinden etkileniyor” (Frontex). Oysa bu ölümler göçmen karşıtı acımasız politikaların kaçınılmaz sonucudur. Bu yıl şu ana kadar Akdeniz’de yaklaşık 1.000 kişi hayatını kaybetti. Onlar, sığınmacıların savaş ve yoksullukla boğuşan ülkelerinden kaçmalarını engellemek için büyük kaynaklarla finanse edilen Avrupa Kalesi politikasının son kurbanlarıdır.
Temmuz ayında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Yunanistan’ın Ege Denizi’nde 11 kişinin ölümüyle sonuçlanan bir toplu boğulma olayında hayatını kaybeden sığınmacıları korumayarak hukuka aykırı davrandığına hükmetti. Hayatta kalan 16 kişi –13 Afgan, iki Suriye ve bir Filistin vatandaşı– Yunan Sahil Güvenliğinin tekneyi hızla Türkiye’ye doğru çekmeye çalışırken batırdığını söyledi. AİHM, Yunan yetkililerin karaya ulaştıklarında hayatta kalanların 12’sini çıplak aramaya tabi tutarak hukuka aykırı bir şekilde aşağılayıcı muamele yaptığını tespit etmişti. Yetkililer daha sonra teknenin battığı koşullara ilişkin etkili bir soruşturma yürütmemişlerdi.
Sahte sol Syriza, iktidarda olduğu yıllar boyunca (2015-19) bu acımasız politikanın uygulanmasında önemli bir rol oynadı. Syriza’nın, AB ile Türkiye arasındaki anlaşmanın bir parçası olarak “geri itme” politikasını uygulamak da dahil olmak üzere izlediği göçmen karşıtı gündem WSWS tarafından belgelenmiştir.
Kapitalist sistemin derinleşen krizi her yıl milyonlarca insanı daha sığınmacı haline getiriyor. Geçtiğimiz yıl BM Sığınmacılar Yüksek Komiserliği (UNHCR), zorla yerinden edilen insan sayısını 100 milyondan fazla olarak açıkladı. Salı günü UNHCR, Ukrayna, Somali, Sudan ve başka yerlerdeki savaşların da etkisiyle bu sayının yeni bir rekora, 110 milyon kişiye ulaştığını açıkladı. Bu, gezegendeki her 74 kişiden biri demektir.