Erdoğan İsrail devletine “terörist” derken Türkiye’den İsrail’e askeri malzeme akışı sürüyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İsrail’e yönelik söylemlerini sertleştirir ve Türk medyasında Türkiye’nin dik duruşuna ilişkin hikayeler yazılırken İsrail ile olan ticaretin hızla devam ettiği konusunda yeni ifşaatlar ortaya çıkıyor.

Erdoğan Çarşamba günü Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) grup toplantısında yaptığı açıklamada “Buradan Netanyahu’ya sesleniyorum; Sende atom bombası var mı yok mu? … Ey İsrail sende atom bombası, nükleer bomba var ve bununla tehdit ediyorsun. Bunları biz biliyoruz. Artık ecelin geliyor. İstediğin kadar nükleer bombaya sahip ol, neye sahip olursan ol ama gidicisin,” diye konuştu.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Saraybosna'da, 6 Eylül 2022. [AP Photo/Armin Durgut]

“Açık olarak diyorum ki İsrail bir terör devletidir” diyen Erdoğan soykırım nedeniyle Lahey Adalet Divanı’na başvuracaklarını belirtti.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Arap dünyasındaki sözcüsü Ofir Gendelman, Netenyahu’nun yanıtını X/Twitter’da şöyle aktardı: “Teröristleri destekleyen güçler var. Bunlardan biri de İsrail’e terörist devlet diyen fakat terör devleti Hamas’ı destekleyen Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan. Kendisi Türk köylerini bombaladı. Ondan ders almayacağız.”

Erdoğan aynı konuşmasında kendisinin NATO müttefiklerini de tekrar eleştirdi: “İsrail’in işlediği insanlık suçlarına ses çıkarmayanlar, en az failler kadar bu suçlara ortaktır. Gazze’de öldürülen yavruların kanı, İsrail yönetimine silah, mühimmat ve istihbarat desteği sağlayanların alınlarına utanç lekesi olarak yapışmıştır… Avrupa Birliği’nden Amerika’sına sürekli insan hak ve hürriyetlerinden dem vuranların hiçbiri çıkıp tek kelime etmiyor, edemiyor…”

Erdoğan, “Kur’an-ı Kerim’i yakan alçakların eylemlerine ‘fikir özgürlüğü’ diyerek izin verenler, Gazze’deki katliama tepki gösteren vicdan sahibi insanları gözaltına alıyor, tutukluyor, seslerini kısmak için her yolu deniyor,” diye ekledi.

Hükümetin Gazze’deki soykırım konusunda NATO ve İsrail müttefikleri ile yaşadığı anlaşmazlık, Türk burjuvazisinin imkânsız bir ikilemle karşı karşıya olmasının bir dışavurumudur. Hükümetin Gazze’de bir soykırımı destekleme ve İran’a karşı ABD önderliğinde bir savaş yürütme konusunda diğer NATO güçlerine katılması neredeyse olanaksızdır. Ancak diğer yandan Türk egemen sınıfı, emperyalizmle sıkı bağlara sahiptir ve on yıllardır dış politikada NATO aracılığıyla çıkarlarını savunmaktadır.

Türk hükümetinin Gazze açmazı bir yandan Filistinliler için insani yardım gönderirken diğer yandan İsrail’le yüksek hacimlerde ticaretin devam etmesinde de görülmektedir.

Erdoğan şu ana kadar 10 uçak dolusu malzemeyi Gazze’ye ulaştırılmak üzere Mısır’a sevk ettiklerini; ayrıca 666 tonluk yardım malzemesi taşıyan gemiyi bölgeye gönderdiklerini ifade etti.

Bununla birlikte, gazeteci Metin Cihan Marine Traffic web sitesi verilerine dayanarak yaptığı çalışmada, 7 Ekim’den bu yana Türkiye’den İsrail’e sevkiyat yapan gemileri listeledi. Cihan Salı günü Twitter’da “#İsraileSevkiyatıDurdur çağrıları fayda etmiyor. Şimdi kontrol ettim, sadece dün 8 gemi daha yola çıkmış. Saldırılar başladığından bu yana toplam 259 oldu… İsrail’e her gün gemiler dolusu lojistik sağlanıyor,” diye yazdı.

Loading Tweet ...
Tweet not loading? See it directly on Twitter

Türkiye’nin İsrail’e ihracatı 6 milyar dolar seviyesinde. Bu rakamın içinde en büyük kalemi ise silah ve savunma sanayisi için hayati olan çelik ihracatı oluşturuyor. Azerbaycan’dan gelen petrol sevkiyatının yanı sıra enerji alanında da işbirliği projeleri var. Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre, Türkiye, Çin ve ABD’den sonra Almanya ile birlikte İsrail’e en çok ihracat yapan üçüncü ülke konumunda.

Burjuva muhalefet partileri de Türkiye’nin İsrail’le olan bu yüksek hacimli ticaretinin soykırımın ortasında devam etmesine sessiz kalarak hükümetin ikiyüzlülüğüne ortak oluyor.

İstisnai bir açıklamada İslamcı Saadet Partisi Genel Başkan Vekili Sabri Tekir hükümeti eleştirmek zorunda kaldı. Tekir “Limanlarımızdan her gün gemilerle İsrail’e sevkiyat yapılmaya hala devam edilmektedir. Bu sevkiyat malların içerisinde barut ve çelik de vardır. Bunların hepsi silah yapımında kullanılan malzemelerdir. Akaryakıt da dahildir, gıda da dahildir. Ne ararsanız var. Öyle ki İsrail’e ihracatta Türkiye, 3. sırada yer almaktadır,” dedi.

Tekir ayrıca “Vatandaş boykot ediyor. Boykot edilmesine de birtakım kamu kuruşları teşvik ediyor. Güzel bir hareket. Bunlar ticaret hacimlerini ise katlamaya devam ediyorlar… Ev hanımlarımızın alışveriş yaparken bunların [İsrail] ürünlerini almamak için gösterdiği hassasiyetin binde birinin dahi hükümet tarafından gösterilmesini istiyoruz,” diyerek hükümetin göstermelik boykot kampanyasını eleştirdi.

Hükümetin göstermelik boykotu, esas olarak, İsrail ile soykırım ortasında sürdürülen güçlü ticari bağlara karşı işçi sınıfının siyasi bir grevi de dahil olmak üzere toplumsal öfkenin patlamasından duyulan korkuyu yansıtmaktadır.

Hükümetin ikiyüzlülüğü bölgedeki yozlaşmış çoğu Arap devletleri tarafından da paylaşılmaktadır. Geçtiğimiz hafta sonu İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi kapsamında devlet adamları Filistin-İsrail krizine ilişkin Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da bir araya geldi. 

Ortak zirve öncesi yapılan Arap Birliği’nin hazırlık toplantısında İsrail’e Altı Gün Savaşları’nın yaşandığı 1967’deki gibi geniş bir ambargo uygulanması önerisi reddedildi. Petrol kullanımı, İsrail uçaklarının Arap ülkelerinin hava sahasına girememesi, Amerikan üslerinin kullanılmaması, tüm diplomatik ve ekonomik ilişkilerin dondurulması gibi maddelerin yer aldığı öneriler BAE, Suudi Arabistan, Fas ve Bahreyn’in oylarıyla reddedildi.

Ekim ortasından itibaren petrol ambargosu çağrısı yapan İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ise Ortak Zirve’de 10 maddelik bir öneri sundu. Mısır’a yardım edip Gazze’ye ablukanın kırılması, İsrail’le siyasi-ekonomik ilişkilerin kesilmesi, İsrail ordusunun terör örgütü ilan edilmesi, İsrail ve ABD liderlerini yargılayacak bir uluslararası mahkemenin kurulması ve Gazze halkına silah verilmesi gibi öneriler kabul görmedi.

Zirve Sonuç Bildirgesi uzun uzun İsrail’i kınar ve “uluslararası toplum”u göreve çağırırken İsrail’in hiçbir zaman uymadığı etnik temelli gerici “iki devletli çözümü” savundu. Zirve ayrıca Filistinli kitlelerin nefret ettiği Mahmud Abbas yönetimindeki emperyalizm yanlısı “Filistin Kurtuluş Örgütü’nün, Filistin halkının tek meşru temsilcisi olduğunu” ileri sürdü.

Öte yandan Erdoğan, bugün Almanya’da temaslarda bulunacak. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier ve Şansölye Olaf Scholz ile bir araya gelmesi bekleniyor. Görüşmelerde İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının da ele alınacağı bildirildi.

Erdoğan’ın Hamas’ın terör örgütü olmadığına ve Batılı devletlerin ikiyüzlülüğüne ilişkin açıklamaları, Almanya’da hükümete ziyareti iptal etme çağrıları yapılmasına neden oldu. Bu noktada özellikle Sol Parti’den milletvekili seçilmiş olan Sevim Dağdelen’in yaptığı açıklama sahte solun emperyalizm ve Siyonizm yanlısı tutumuna işaret etmektedir. Dağdelen, “Hamas’ı terör örgütü olarak görmeyen, İsrail’in varlığını sorgulayan Erdoğan’ın ayaklarının altına kırmızı halı serilmemeli,” diyerek Alman hükümetine çağrıda bulundu.

Görüşme öncesi Scholz, Erdoğan’ın önceki açıklamalarına ilişkin değerlendirmelerde bulunmak zorunda hissetti. Erdoğan 10 Kasım’da yaptığı konuşmada İsrail için “Filistin halkının binlerce yıldır yaşadığı topraklarını zorla gasp edenlerin bunun üzerinde, geçmişi 75 yılı ancak bulan ve meşruiyetini bizzat kendi faşistlikleriyle tartışmalı hale getirdiği bir devlet inşa etmeye çalıştığını” belirtmişti.

14 Kasım Salı günü yaptığı açıklamada Erdoğan’ın İsrail’e yönelik faşizm suçlaması üzerine Scholz “İsrail bir demokrasidir ve insan haklarına ve uluslararası hukuka bağlı olan ve buna göre hareket eden bir ülkedir. Bu nedenle İsrail’e yönelik suçlamalar absürt” ifadelerini kullanmıştı.

Loading