Sosyalist Eşitlik Partisi (SEP), Dünya Sosyalist Web Sitesi, Toplumsal Eşitlik İçin Uluslararası Gençlik ve Öğrenciler (IYSSE) ve Taban Komitelerinin Uluslararası İşçi İttifakı (TK-Uİİ) dün İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Kongre’nin ortak oturumundaki konuşmasını protesto etmek üzere Washington D.C.’de güçlü bir gösteri ve toplantı düzenledi.
Yüzlerce sınıf bilinçli işçi ve genç SEP’in miting ve toplantısına katılırken, binlerce kişi de Washington’da Netanyahu’nun provokatif ziyaretini protesto etti. Netanyahu’nun Kongre’deki konuşması, Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) İsrail’in Filistin’i işgalinin yasa dışı olduğuna hükmetmesinden birkaç gün sonra ve Lancet’in Gazze’deki gerçek ölü sayısının en az 186.000 olduğuna dair çalışmasını yayımlamasından birkaç hafta sonra gerçekleşti.
SEP’in mitingi, Netanyahu’nun Kongre önünde yaptığı ve bu faşist savaş suçlusunun soykırımı yüksek sesle savunduğu konuşmasıyla aynı anda düzenlendi. Netanyahu konuşmasında şunları söylüyordu: “Bu bir medeniyetler çatışması değildir. Bu barbarlık ile uygarlık arasındaki bir çatışmadır. Bu, ölümü yüceltenler ile yaşamı kutsayanlar arasındaki bir çatışmadır.”
Soykırım karşıtı protestocuları “Tahran’ın kullanışlı aptalları” olmakla suçlayan Netanyahu, saçma bir şekilde, “İran’ın Amerika’daki İsrail karşıtı protestoları finanse ettiğini ve desteklediğini” iddia etti.
Gerçek şu ki Netanyahu, dünyada en çok nefret edilen politikacıdır ve bir savaş suçlusu olarak tanınmaktadır. Dünyanın dört bir yanında milyonlarca işçi ve genç, 21. yüzyılın en büyük savaş suçlarını utanmazca işleyen İsrail hükümetini ve onun emperyalist destekçilerini protesto etmiştir.
SEP gösterisi, Gazze soykırımına karşı düzenlenen tüm protestolar arasında benzersizdi. Her konuşmacı, Troçkist bir programa ve uluslararası işçi sınıfının birliği mücadelesine dayanan devrimci sosyalist bir strateji öne sürdü. Çeşitli sahte sol siyasi eğilimler tarafından çağrısı yapılan sayısız protestonun aksine, SEP mitingi, Gazze’deki soykırımını, Ukrayna’da Rusya’ya karşı yürütülen ABD-NATO savaşını ve gelişmekte olan Üçüncü Dünya Savaşı’nı durdurmak için güçlü bir savaş karşıtı hareket inşa etmek üzere siyasi bir perspektif sağladı.
SEP (ABD) Ulusal Sekreter Yardımcısı Lawrence Porter tarafından yönetilen gösteri, ABD ve diğer emperyalist güçlerin tam desteğiyle İsrail hükümeti tarafından katledilen sayısız Filistinlinin anısına saygı duruşuyla başladı.
Porter şunları söyledi: “Gerçeği söylemek için buradayız. Soykırım ve savaşa karşı mücadele, işçi sınıfının muazzam güç ve iradesinin harekete geçirilmesini ve Demokratlardan ve Cumhuriyetçilerden siyasi bağımsızlığını gerektirmektedir.”
Porter daha sonra SEP’in 2024 ABD seçimlerindeki başkan yardımcısı adayı Jerry White’ı takdim etti. White’ın konuşması, Donald Trump yönetimindeki Amerikan faşist hareketinin büyüyen tehdidini vurgularken, savaşa karşı mücadeleyi işçilerin işlerini, ücretlerini ve yaşam standartlarını savunma mücadelesiyle ilişkilendirdi.
White, “Bugün Gazze kasabını kana bulanmış salonlarında ağırlayan ABD Kongresi’ndeki savaş suçlularına ve şirket uşaklarına karşı Sosyalist Eşitlik Partisi, işçi sınıfını barış, düzgün işler ve demokratik haklar için mücadele etmek üzere harekete geçirecek bir program öne sürüyor,” dedi ve şöyle devam etti:
Gazze’deki soykırıma karşı küresel protestolar, işçi sınıfının her zamankinden daha fazla birleşmiş olduğunu göstermektedir. Bugün savaşa, iklim krizine, pandemiye, eşitsizliğe ya da yoksulluğa ulusal çözümler bulunamaz. Bunlar dünya sorunlarıdır ve dünya çapında çözümleri gerektirmektedir.”
İnsanlığın ilerlemesi için işçi sınıfı, toplumun kapitalist kâra ve zamanını doldurmuş ulus devlet sistemine tabi kılınmasına son vermeli ve ekonomik ve siyasi yaşamı akılcı, küresel ve demokratik bir temelde yeniden düzenlemelidir. Sosyalizm için mücadelenin anlamı budur.
White’tan sonra, Gazze soykırımı, Ukrayna’daki savaş ve daha geniş çapta jeopolitik meseleler üzerine kapsamlı yazılar kaleme alan WSWS yazarı Andre Damon konuşma yaptı.
Damon, İsrail’in sözde “kendini savunma hakkı”nı durmaksızın tekrarlayan emperyalist propagandayı ifşa ederek şunları söyledi: “İsrail, topraklarını zorla ele geçirmek amacıyla işgal ettiği hapsedilmiş bir halka karşı ‘kendini savunma hakkı’na sahip değildir. Bu nedenle, Uluslararası Adalet Divanı’nın geçen hafta verdiği kararda açıkça belirttiği üzere, İsrail’in ‘1967’den beri işgal altında tuttuğu Filistin toprakları’ üzerindeki işgali ‘yasa dışıdır.’”
Gazze soykırımı ile Holokost arasında paralellikler kuran Damon şunları söyledi:
Adolf Hitler, Polonya’ya karşı imha savaşını başlatmadan önce generallerine, ‘Ermenilerin yok edilmesinden artık kim bahsediyor ki’ diye sormuştu. Hitler, askerlerini Cengiz Han’ı örnek almaya ve tüm halklara karşı acımadan savaşmaya çağırmıştı.
Hitler’in Ermeni soykırımındaki emsalinde olduğu gibi, Amerikan emperyalizmi Filistinlilerin yok edilmesini, merhametsiz savaşırken izlenmesi gereken bir örnek olarak görmektedir. Bu savaşta sadece Ukraynalılar, Ruslar, Çinliler ya da Tayvanlıları değil, Amerikan emperyalizminin ‘yeni dünya düzeni’ni kanlarıyla kurmak için can verecek milyonlarca Amerikan işçisini de kurban etmeye hazırdır.
Bugün, dünyayı kasıp kavuran ve her emperyalist sermayeden bir sel gibi akan barbarlık dalgasını durdurmak için yürüyoruz. Bugün savaşa savaş açmak için bir araya geliyoruz.
Daha sonra 2022’de Birleşik Otomotiv İşçileri (UAW) sendikasının başkanlığına adaylığını koyan sosyalist otomotiv işçisi Will Lehman konuştu. Lehman TK-Uİİ’nin bir lideri olarak, ABD’de ve uluslararası ölçekte işçiler arasında artan savaş karşıtlığına odaklandı ve şunları söyledi:
Fabrikamda ve konuştuğum otomotiv işçileri arasında savaş karşıtlığı yaygın. İşçiler savaşa akıtılan trilyonlarca doların daha yüksek ücretler, barınma, eğitim ve sağlık hizmetleri gibi acil ihtiyaçların karşılanması için kullanılması gerektiğini biliyor.
Irak ve Afganistan’da ülkenin kaynaklarını tüketen, bir milyondan fazla sivilin ölümüne yol açan ve demokratik haklarımıza yönelik benzeri görülmemiş düzeydeki gözetleme ve saldırıları meşrulaştırmak için kullanılan savaşları unutmadık.
Lehman, Biden-Harris yönetimini sonuna kadar destekleyen ama Gazze soykırımına karşıymış pozu takınan UAW bürokrasisinin yalanlarını ifşa ederek devam etti:
UAW tarafından yapılan açıklama, taban adına değil, aidat paralarımızla altı haneli maaşlar alan kariyeristler ve asalaklardan oluşan şişirilmiş bir aygıt adına yayımlanmıştır. Bu aygıt, son yıllarda daha da ağırlaşan sistematik yolsuzluk nedeniyle yıllardır federal mahkemenin gözetimi altındadır.
Shawn Fain, Biden’a ve şimdi de Harris’e tam destek verirken, Gazze’deki soykırıma karşı çıkmakla ilgili birkaç anlamsız açıklama yaptı. Bu arada UAW bürokrasisi, örgütlü olduğu ve İsrail işgal güçleri için silah ve teçhizat üreten fabrikalarda üretimin devam etmesini sağladı. İşçi sınıfı içinde soykırıma, savaşa ve kapitalizme karşı bir hareket inşa edilmelidir.
Bir sonraki konuşmacı IYSSE Ulusal Komitesi üyesi Andy Thompson’dı. Thompson konuşmasında soykırımın gençler üzerindeki etkisine odaklanarak şunları söyledi: “İsrail devleti etnik temizlik politikasının bir parçası olarak okulları, üniversiteleri ve kültürel kurumları hedef alıyor. Aslında bütün bir kültürü yok etmeye çalışıyorlar.”
Thompson ayrıca ABD-NATO’nun Ukrayna’da Rusya’ya karşı tırmandırdığı, yüz binlerce kişinin ölümüne neden olan ve nükleer kıyamet tehdidi yaratan savaşı da kınadı.
Thompson, IYSSE’ye bağlı Bolşevik-Leninistlerin Genç Muhafızları’nın (YGBL) liderlerinden Ukraynalı sosyalist Bogdan Syrotiuk’un tutuklanmasına dikkat çekerek şunları söyledi: “Zelenskiy hükümeti Bogdan’ı sadece fikirlerinden dolayı hapse attı. Bogdan Rusların, Ukraynalıların ve tüm ülkelerin işçilerinin kardeş olduğuna ve savaşa karşı bir hareket içinde birleşmeleri gerektiğine inandığı için suçlanmaktadır. Bogdan, emperyalist savaşa ve kapitalist sisteme yönelik olası en büyük tehdit olan devrimci sosyalizmin bir savaşçısı olduğu için tutuklanmıştır.”
Göç ve ABD siyaseti üzerine kapsamlı yazılar yazan WSWS yazarı Eric London, bir sonraki konuşmacıydı. London “İnsan hakları” emperyalizminin sahtekarlığını ifşa ederek, “Egemen sınıf, içeride demokrasinin kökünü kazırken, dışarıda ‘demokrasi’yi yaydığını nasıl iddia edebilir?” diye sordu ve şunları ekledi:
Milliyetçilik, yabancı düşmanlığı ve şovenizmin toksik karışımı siyasi ekosistemi zehirlemiştir. Kapitalist egemenliğin tüm kurumları -şirket medyası, sendika bürokrasileri, Yüksek Mahkeme ve iki büyük parti- en alttaki yüzde 90’ı devlet politikası üzerinde herhangi bir etkiye sahip olmaktan dışlayan oligarşik bir elitin çıkarlarına hizmet etmektedir.
London, göçmenlere ve demokratik haklara yönelik iki parti destekli acımasız saldırıyı detaylandırdıktan sonra sosyalist bir yanıt geliştirerek şunları söyledi:
Demokrasinin ve göçmenlerin haklarının savunulması emperyalist savaşa karşı mücadeleden ayrılamaz. Sosyalist Eşitlik Partisi, alıkonulan tüm göçmenlerin serbest bırakılmasını, tüm sınır dışı işlemlerinin durdurulmasını ve mahallelerde, okullarda ve işyerlerinde bir komiteler ağı geliştirilmesini talep etmektedir. Bu komiteler, sınır dışı edilme tehdidine karşı göçmen ve göçmen olmayan işçileri birleştirecek ve yaşam standartlarının düşmesinden şirketlerin ve iki partinin değil de göçmenlerin sorumlu olduğunu öne süren klasik faşist saptırmayı teşhir ederek işçileri eğitecektir.
London’dan sonra mitingde Sosyalist Eşitlik Partisi’nin ve Dünya Sosyalist Web Sitesi Uluslararası Yayın Kurulu’nun başkanlığını yapan David North bir konuşma yaptı. North konuşmasına, ABD’nin başsavcısı olarak işlev gören Robert H. Jackson’ın Nürnberg’deki Uluslararası Askeri Mahkeme’de 21 Kasım 1945 tarihinde yaptığı açılış konuşmasından alıntı yaparak başladı:
Şimdi savaş esiri olan bu adamlarda, Nazi liderlerinin bir zamanlar dünyanın büyük bir kısmına hükmettikleri ve büyük bir kısmını dehşete düşürdükleri gücü görmek çok zor. Sadece birey olarak kaderleri dünya için çok az önem taşımaktadır.
Bu soruşturmayı önemli kılan şey, bu tutsakların, bedenleri toprağa döndükten çok sonra bile dünyada pusuda bekleyen uğursuz etkileri temsil etmeleridir. Onların ırksal nefretin, terörizmin ve şiddetin, iktidarın kibir ve acımasızlığının yaşayan sembolleri olduklarını göstereceğiz. Onlar, Avrupa’yı nesillerce kuşatan, insanlığını ezen, evlerini yıkan ve yaşamını yoksullaştıran vahşi milliyetçiliklerin ve militarizmin, entrika ve savaşın sembolleridir. Kendilerini, tasarladıkları felsefeler ve yönettikleri kuvvetlerle öylesine özdeşleştirmişlerdir ki, onlara karşı gösterilecek her türlü yufka yüreklilik, adlarına yapışık tüm kötülükler için bir zafer ve cesaretlendirme anlamına gelir. Eğer bu güçlerin şu anda tehlikeli bir şekilde hayatta kalan adamlarıyla muğlak ya da kararsız bir şekilde ilgilenirsek, uygarlık yeniden güç kazanacak olan bu toplumsal kuvvetlerle uzlaşmayı göze alamaz.
North şu yorumu yaptı: “Gerçek şu ki, Jackson’ın 79 yıl önce söylediği her söz, ABD’nin liderlerine, bugün bulunduğumuz noktanın biraz daha aşağısında toplanmış olanlara ve aslında Almanya, Fransa, Britanya’nın egemen sınıflarının liderlerine, tüm emperyalist yöneticiler topluluğuna karşı aynı şiddetle söylenebilir.”
Ardından North günümüz savaş karşıtı hareketi ile kendisinin de içinde yer aldığı Vietnam Savaşı karşıtı hareket arasında paralellikler kurarak şu soruyu yöneltti:
Yarım asır sonra burada daha da büyük suçları protesto ediyor olmamızdan ne gibi dersler çıkarmalıyız? Çıkaracağımız ders, o zaman karşımıza çıkan büyük sorunun tarihsel bilgi sorunu olduğu, dünyanın dört bir yanındaki devrimci mücadelelerin deneyimlerinden siyasi dersler çıkarma becerisi olduğudur. Troçkist hareketin önemi buradadır. Diğer gösterilerde söylenen hiçbir şey, biz Marksistlerin perspektif dediğimiz şeyi ortaya koymaya çalışmıyor.
North, savaş karşıtı bir hareketin inşasına rehberlik etmesi gereken temel ilkeleri vurgulayarak şunları söyledi:
Savaş karşıtı bir hareketin inşası, işçi sınıfının uluslararası bir güç olarak seferber edilmesini gerektirir. İşçi sınıfının siyasi bağımsızlığının tesis edilmesini gerektirir. Bir perspektifi gerektirir. Bu perspektifin amacı kapitalistleri protesto etmek, onlara barışçıl bir politika benimsemeleri çağrısında bulunmak değildir. İşçi sınıfına, bu dehşete bir son vermek istiyorlarsa, geleceklerini güvence altına almak istiyorlarsa, iktidarı ele geçirmeleri gerektiğini anlatmaktır. Mesele budur ve bugün ortaya koyduğumuz mesaj da budur.
Miting, Sosyalist Eşitlik Partisi’nin ABD seçimlerindeki başkan adayı Joseph Kishore’un konuşmasıyla sona erdi. Gazze soykırımının tarihsel arka planını ele alan Kishore, “Mevcut soykırım, yüzyılı aşkın bir süredir devam eden yerinden etme, işgal ve şiddetin sonucudur. Bu, bir küresel ekonomi devrindeki bir aşırı milliyetçilik ideolojisi olan Siyonizmin geldiği son noktadır. Bu ideoloji, daha başından, pek çok Yahudi işçi ve genç tarafından paylaşılan sosyalist ve enternasyonalist görüşleri hedef almıştır ve kuruluşundan itibaren Ortadoğu’da emperyalizmin karakolu işlevi görmüş bir devletin temelini oluşturmuştur,” dedi
Kishore, ABD’de tırmanan ve Pazar günü Biden’ın başkanlık seçim kampanyasını sonlandırmasının ardından yeni bir aşamaya ulaşan siyasi krize değinerek şunları kaydetti:
Biden’ın Demokratik Parti adaylığından istifa etmesiyle birlikte meşale “Soykırımcı Joe”dan “Katil Kamala”ya geçiyor. Netanyahu’nun ziyareti nedeniyle halkın öfkesinden endişe duyan Harris, bugünkü Kongre ortak oturumuna başkanlık etmemeyi tercih ederek sahneden kaçtı. Kendisi Netanyahu’ya Amerikan emperyalizminin desteğinin devam edeceğine dair güvenceyi özel olarak verecek.
Amerikan egemen sınıfı bu suçu sadece İsrail’in uzun zamandır Ortadoğu’da Amerikan emperyalizmi için bir mevzii işlevi görmesi nedeniyle değil, “Filistin sorunu”nun “nihai çözümü”nü küresel savaşın bir parçası olarak gördükleri için destekliyor.
Kishore sözlerini şöyle tamamladı:
Karşı karşıya olduğumuz zorlu görevlerin üstesinden gelmek için geçmişin deneyimlerini öne çıkarmak, Marksizmin, sosyalizmin büyük geleneklerini yeniden sahiplenmek gerekiyor. Bu gelenekler Troçkist hareketin, Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin (DEUK) tarihinde somutlaşmıştır. Milyonlarca işçinin ve gencin büyük sorularına büyük çözümler başka hiçbir yerde bulunamaz, çünkü büyük mücadelelerin büyük deneyimlerini DEUK somutlaştırmaktadır. Kapitalizm insanlığı felakete doğru sürüklemektedir. İşçi sınıfı başka bir toplumsal düzen için mücadele etmelidir.
Mitingin ardından katılımcılar, savaş karşıtı bir hareketin inşasına yönelik stratejiyi daha da derinleştirmek için kritik önemdeki bir tartışmaya katıldılar. SEP’in ev sahipliği yaptığı Çarşamba günkü miting ve toplantı, dünya emperyalizminin merkezinde savaş karşıtı sosyalist bir hareketin geliştirilmesi yolunda bir kilometre taşı oldu. WSWS, önümüzdeki günlerde, mitingin ve toplantının tam videosunu ve bunların siyasi önemine ilişkin daha fazla yorum yayımlayacak.