İsrail’in en büyük deniz taşımacılığı şirketi ZIM Integrated Shipping Services’e ait gemilerin Türkiye limanlarına giriş yapması, İstanbul, Mersin ve Kocaeli’de protestolara yol açtı.
İsrail’in dış ticaretinde önemli rolüyle ZIM, aynı zamanda Siyonist rejimin savaş makinesini besliyor ve Filistin’deki işgalin ve soykırımın devamında kritik bir rol oynuyor. ZIM’in CEO’su Eli Glickman, şirketin İsrail’in Gazze’deki operasyonlarını desteklediğini belirtmiş ve Ekim ayında İsrail’e tüm gemi ve altyapı imkanlarını sunma teklifinde bulunduklarını açıklamıştı.
Pazar günü İstanbul’un Üsküdar ilçesinde bulunan merkezi Haydarpaşa Limanı’na yanaşmış Kathrin gemisinin İsrail’e mühimmat taşıdığı iddiası üzerine kitlesel bir protesto düzenlendi. Almanya bayraklı gemiye çıkan gençlerden beşi gözaltına alınırken, geminin limandan ayrılmasına izin verildi.
1 Ekim’de devlete ait Anadolu Ajansı, Uluslararası Af Örgütü’nün “Slovenya ve Karadağ’a, İsrail’e patlayıcı madde taşıyan … MV Kathrin isimli geminin limanlarına yanaşmasına izin vermemesi ve İsrail’e silah transferini kolaylaştırmaması çağrısı” yaptığını bildirmişti.
Bir diğer liman protestosu Mersin’de meydana geldi. Gazeteci Metin Cihan, Ekim ayı sonunda, açık kaynak verilerine dayanarak, X/Twitter platformunda “Direniş Çadırı” isimli Filistin yanlısı hesabın paylaştığı videolardan yola çıkarak ZIM gemilerinin Mersin Limanı’nda bulunduğunu bildirdi. Cihan daha önce de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kınamalarına karşın Türkiye ile İsrail arasındaki ticaretin devam ettiğini ortaya çıkarmıştı.
Cihan, “İsrail ile ticaretin devam ettiğine dair yeni bir kanıt daha buldum” dedi ve ekledi: “9 Ekim’de İsrail’in Hayfa Limanı’ndan yüklenen konteynerin 17 Ekim’de Mersin Limanı’na ulaşıp boşaltıldığını tespit ettim.”
Bu ifşanın ardından, Mersin’de ellerindeki pankartlarla ZIM’e ait gemiyi protesto etmek için liman girişine gelen soykırım karşıtlarının protestosuna izin verilmedi ve göstericiler limanın güvenlik görevlileri tarafından dağıtıldı.
31 Ekim akşamı ise, ZIM’e ait bir geminin İstanbul Beylikdüzü’ndeki Ambarlı Limanı’nda görülmesi üzerine soykırım karşıtları limanda protesto gösterisi düzenledi. Eylem sırasında ZIM konteynerlerini taşıyan bir TIR durdurulurken, limanın güvenlik görevlileri havaya ateş açtı. Taşınan konteynerin damgası, eylem sırasında bir gösterici tarafından kaydedildi ve damgada “İsrail, Hayfa” yazdığı görüldü.
Aynı geminin daha sonra Kocaeli Diliskelesi Limanı’na yanaşması, İsrail ile yapılan ticarete karşı çıkanlar tarafından protesto edildi. “Direniş Çadırı” adlı X hesabından yapılan paylaşımda, ZIM gemisinin limana gelişini protesto edenlerin polis tarafından engellendiği bildirildi.
Ses Kocaeli gazetesinin haberine göre, “Türkiye’nin limanları İsrail’e kapatılsın!” ve “İsrail’le taşımacılık yapılmasın!” sloganları atan kalabalık, İsrail’in Filistin’deki operasyonlarına duydukları öfkeyi dile getirdi. Çolakoğlu ve Yılport limanlarının girişlerinde toplanan protestocular, bir süreliğine TIR ve kamyon geçişlerini engellediler.
Şirketin İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırımı desteklemesi ve İsrail’e askeri malzeme taşıması, dünya çapında işçilerin ve diğer soykırım karşıtlarının ZIM’e karşı protestolarının temelini oluşturuyor. Bu nedenle New Jersey’deki Newark-Elizabeth Limanı’ndan Kanada, İtalya, Avustralya ve Yunanistan‘a kadar birçok ülkede işçiler, ZIM’in taşımacılık faaliyetlerini durdurmak için eylemler düzenlediler.
Yunan liman işçileri, 17 Ekim’de İsrail’e yapılacak 21 ton mühimmat sevkiyatını Pire Limanı’nda düzenledikleri protesto ile durdurdular. Kuzey Makedonya’dan gelen mühimmat yüklü konteyner, Hayfa’ya giden Marshall Adaları bandıralı bir gemiye yüklenecekti. İşçiler, “Filistin’e Özgürlük” ve “NATO bir katildir” gibi sloganlar eşliğinde kamyonun limana girişini engellediler.
Soykırımın baş destekçisi olan NATO’nun ikinci büyük ordusunun başındaki Erdoğan’ın Netanyahu’ya yönelik sert kınama açıklamaları, Türk burjuvazisinin Gazze soykırımındaki suç ortaklığını gizleyemiyor.
Soykırımın başlamasından yedi ay sonra Erdoğan hükümeti, İsrail ile ticareti kestiğini duyurmak zorunda kalmıştı. Bu 7 ay içinde soykırım devam ederken İsrail’in çelik ithalatının önemli bir kısmı Türkiye’den sağlandı. Bunların dışında çimento, kimyevi maddeler, hatta barut, dikenli tel ve silah parçalarının da gönderildiği ifşa oldu. Bugünlerde ise söz konusu ticaretin hiçbir zaman sonlandırılmadığı, kesintisiz bir biçimde Filistin üzerinden devam ettirildiği açığa çıktı.
Buna rağmen Erdoğan, Pazartesi günü İstanbul’da yaptığı konuşmada, yüzü kızarmadan, “Gazze’ye en fazla yardım ulaştıran ülkeyiz. İsrail ile ticari işlemleri tamamen durdurduk. 9,5 milyar dolarlık ticaret hacminden fedakarlıkta bulunduk” iddiasında bulunabiliyor.
Ayrıca Türkiye’deki ABD-NATO üsleri hâlâ İsrail’e destek vermeye devam ediyor. Türkiye, aynı zamanda Azerbaycan’ın İsrail’e kritik petrol sevkiyatına aracılık etmeyi de sürdürüyor.
Türkiye’deki sendika konfederasyonları, uluslararası benzerleri gibi, İsrail’e sevkiyatları engellemeye yönelik hiçbir şey yapmayarak Gazze Şeridi’ndeki soykırıma ve Ankara’nın buna suç ortaklığına göz yumarken, Filistin yanlısı protestocular, polis baskısına rağmen İsrail’in ölümcül saldırısına karşı cesur bir tavır alıyorlar.
Bununla birlikte, hükümetlere politikalarını değiştirme çağrısı yapan protesto eylemlerinin soykırımı ve savaşı durdurmaya yeterli olmadığı kanıtlanmıştır. Bu ve diğer tarihsel felaketler emperyalizmin bir ürünüdür ve ancak onun ortadan kaldırılmasıyla son bulacaklardır. Bu, işçi sınıfının İsrail’e ve müttefiklerine karşı mücadelede önder bir toplumsal ve siyasi güç olarak seferber edilmesine bağlıdır.