Perspektif

COVID-19 pandemisinin 5 yılı, Trump’ın dönüşü ve halk sağlığına açılan savaş

Cumhuriyetçi başkan adayı Donald Trump, 23 Ağustos 2024 Cuma günü Glendale, Arizona'daki Desert Diamond Arena'da düzenlenen kampanya mitinginde bağımsız başkan adayı Robert F. Kennedy Jr. ile el sıkışırken. [AP Photo/Evan Vucci]

“Tıp sosyal bir bilimdir ve politika da büyük ölçekli tıptan başka bir şey değildir.” - Dr. Rudolph Virchow, “modern patolojinin babası” olarak bilinir ve Almanya’da halk sağlığının ortaya çıkışında merkezi bir isimdir.

“Bir dakika içinde onu yok eden dezenfektanı biliyorum... Böyle bir şeyi, neredeyse bir temizlik için içeriye enjekte ederek yapmanın bir yolu var mı? ... İster ultraviyole ister çok güçlü bir ışık olsun, vücuda muazzam bir ışık verdiğimizi varsayalım... Işığı vücudun içine getirdiğimizi varsayalım ki bunu deri üzerinden ya da başka bir şekilde yapabilirsiniz.” - Donald Trump, Nisan 2020

COVID-19 pandemisinin Ocak 2020’de başlamasından beş yıl sonra Donald Trump Beyaz Saray’a geri dönüyor. Pandemiye verilen resmi yanıt kasıtlı kitlesel enfeksiyon ve ölüm anlamına gelen caniyane “sürü bağışıklığı” stratejisinde özetlenmişti ve bilime ve halk sağlığına savaş açılmıştı. Trump, bu feci resmi politikayla diğer tüm şahsiyetlerden daha fazla özdeşleşmiştir.

Trump 2020 yılı boyunca yalan, inkâr ve bilim karşıtı dezenformasyondan oluşan bir model başlattı. İktidarının ikinci döneminde, Trump’a Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’nın (HHS) başına geçmesi planlanan, sahte bilimin ve aşı karşıtı dezenformasyonun azılı savunucusu Robert F. Kennedy Jr. eşlik edecek.

Yale Halk Sağlığı Okulu’nda epidemiyolog olan Gregg Gonsalves, kısa bir süre önce Kennedy’nin HHS’nin başına geçmesini “NASA’nın başına bir düz dünya savunucusunun getirilmesine” benzetti. ABD Senatosuna gönderilen ve 15 binden fazla doktor tarafından imzalanan bir mektupta şu uyarıda bulunuldu:

336 milyon Amerikalının sağlığı ve refahı, HHS’de bilime, bulguya dayalı tıbba ve halk sağlığı sistemimizin bütünlüğünü güçlendirmeye öncelik veren liderliğe bağlıdır. RFK Jr. bu önemli kuruma liderlik etmek için sadece niteliksiz değil, aynı zamanda bilfiil tehlikelidir.

New York Times’ın Cuma günkü haberine göre Kennedy, her hafta binlerce Amerikalı hastalıktan ölmeye devam ettiği sırada, Mayıs 2021’de Gıda ve İlaç İdaresi’ne (FDA) tüm COVID-19 aşılarına verdiği yetkiyi iptal etmesi için bir dilekçe sunmuş.

Trump’ın diğer halk sağlığı atamaları, pandemi boyunca önde gelen bilim karşıtı savunucularının bazılarından oluşturulan bir haydutlar sergisine benziyor. Örnek vermek gerekirse, Büyük Barrington Deklarasyonu ortak yazarı Jay Bhattacharya Ulusal Sağlık Enstitüleri’nin (NIH) başına, Dr. Mehmet Öz Medicare ve Medicaid Departmanı’nın başına, kürtaj karşıtı fanatik Dave Weldon Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri’nin (CDC) başına, Fox News televizyonu doktoru Janette Nesheiwat Sağlık Bakanı olarak ve Marty Makary FDA’nın başına atandı. Hepsi de COVID-19 aşılarını kötülemiş ya da şüpheyle yaklaşmış ve hayat kurtaran hemen her halk sağlığı önlemine şiddetle karşı çıkmıştır. Amaçları, ABD’de halk sağlığının tabutuna son çiviyi çakmaktır ve bunun çok büyük küresel sonuçları olacaktır.

Trump, Kennedy ve bu şarlatanlar çetesi, “Amerika’yı Yeniden Sağlıklı Yap” sloganı altında, kızamık gibi daha önce ortadan kaldırılmış patojenleri ve H5N1 “kuş gribi” gibi yeni varoluşsal tehditleri de içeren hastalıkların yayılmasını kolaylaştırmak için ellerinden geleni yapacaklar.

“Bilimi takip edeceğine” dair verdiği sözlerle 2020 seçimlerini kazanan Biden, görevde olduğu süre boyunca yürürlükte olan sınırlı da olsa hemen her halk sağlığı önleminin içini istikrarlı bir şekilde boşalttı. Geçtiğimiz dört yıl boyunca Biden ve Demokratik Parti, yaklaşık 1 milyon Amerikalının fazladan ölümlere dahil olduğu bir süreci yönetirken, sürekli kitlesel enfeksiyon, güçten düşme ve ölümden oluşan iki partili bir “sonsuza kadar COVID” politikasını hayata geçirdi.

COVID-19 pandemisinin beş yıllık kümülatif bilançosu

Kapitalist politikacıların ve şirket medyasının yalanlarının aksine, pandemi hiçbir şekilde sona ermiş değil. Aslında Trump, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki 10. kitlesel enfeksiyon dalgasının ortasında iktidara geliyor ve atık su verileri her gün 1 milyondan fazla Amerikalının COVID-19 ile enfekte olduğunu ve bu sayının arttığını gösteriyor. Bu durum, sağlık yetkilileri tarafından “dörtlü salgın” olarak adlandırılan mevsimsel grip, solunum sinsityal virüsü (RSV) ve norovirüsteki artışla aynı zamana denk geliyor. Birleşik Krallık ve Avrupa genelinde de benzer koşullar söz konusu.

ABD’deki şirket medyası, COVID-19’un oynadığı merkezi rolden veya şu anda ülke genelindeki hastane sistemlerinde var olan korkunç koşullardan neredeyse hiç bahsetmeyerek bu krize çok az yer verdi.

CDC 2024 yılının sadece son üç ayında 9,3 milyon grip vakası görüldüğünü, bunun 140.000 hastaneye yatışa ve 13.000 ölüme yol açtığını; 1,2 milyon RSV vakasının da 60.000 hastaneye yatışa ve 3.100 ölüme neden olduğunu tahmin ediyor.

Yetersiz testler nedeniyle, çok sayıda COVID-19 kaynaklı hastaneye yatış ve ölüm vakası sayılamıyor ancak CDC verileri aynı zaman diliminde en az 130.000 Amerikalının COVID-19 nedeniyle hastaneye kaldırıldığını ve 15.000’den fazlasının öldüğünü gösteriyor. Resmi rakamlar 2024 yılında 50.000’den fazla Amerikalının COVID-19 nedeniyle öldüğünü gösterirken, The Economist tarafından yapılan fazladan ölüm tahminleri yaklaşık 120.000’dir. Toplamda ABD’de 1,5 milyonun üzerinde fazladan ölüm yaşanırken, küresel rakam 30 milyona yaklaşıyor.

Bilimsel çalışmalar, 20 milyondan fazla Amerikalının ve dünya genelinde yaklaşık 500 milyon insanın, vücuttaki neredeyse her organı etkileyebilen ve genellikle güçten düşüren bir hastalık olan Uzamış COVID’den mustarip olduğunu göstermektedir. Çok sayıda titiz çalışma, COVID-19 ile yeniden enfekte olmanın kişinin Uzamış COVID geliştirme riskini artırdığını ortaya koymuştur. Ortalama olarak her Amerikalı, pandeminin başlangıcından bu yana en az üç ila dört kez COVID ile enfekte olmuştur.

Sağlıklı kontrol (HC), COVID sonrası sendromu olmayan (PCS olmayan) ve COVID sonrası sendromu olan (PCS) hastalarda bilişsel ve motor yorgunluk skorları [Photo by Charles James, J., Schulze, H., Siems, N. et al. Neurological post-COVID syndrome is associated with substantial impairment of verbal short-term and working memory. Sci Rep / CC BY 4.0]

Nörolojik Uzamış COVID ile ilişkili bilişsel bozukluklar üzerine yapılan yeni bir çalışma, bu hastaların daha yüksek oranda yorgunluk, depresyon ve anksiyete sergilediğini ve bilişsel testlerde daha kötü performans gösterdiğini ortaya koymuştur. Zihinsel esnekliklerinde, sözel kısa süreli hafızalarında, çalışma hafızalarında ve işlem hızlarında bozukluklar söz konusudur. Bu bulgular, milyonlarca işçi ve profesyonelin gerçek yaşam deneyimlerinde her gün kanıtlanmakta ve engelliliğe sebep olan bu kronik hastalık, yaşamlarının her alanında önemli günlük aksaklıklara neden olmaktadır.

Ayrıca, yakın zamanda yapılan çalışmalar, yaygın COVID dışı enfeksiyonlar ile yaşamın ilerleyen dönemlerinde mide kanseri ve siroz dahil olmak üzere bulaşıcı olmayan hastalıklar arasında bir ilişki bulmuştur. Yaşamın erken dönemlerinde geçirilen çok sayıda enfeksiyonun genel sağlık üzerinde zararlı etkileri olduğu görülmüş olup, bu durum enfeksiyonların önlenmesinin önemini vurgulamakta ve “sonsuza kadar COVID” politikasının sağlık üzerindeki potansiyel etkilerini ortaya koymaktadır.

H5N1 “kuş gribi” pandemisi tehlikesi büyüyor

Pandeminin, akut ve uzun süreli fiziksel hasarının ötesinde, sosyal, politik ve hatta psikolojik sonuçları da geniş kapsamlı olmuştur. Her şeyden önce, pandemiye verilen kapitalist tepki, egemen sınıfın halk sağlığına duyduğu içgüdüsel nefreti ve işçi sınıfının ortalama yaşam süresini düşürme kararlılığını açığa çıkarmıştır.

Bu durum, Biden yönetiminin artan H5N1 “kuş gribi” pandemisi tehdidine karşı toplu bir omuz silkme ile karşılanan tepkisizliğinde yoğun bir ifade bulmuştur. Aralık’ta ABD’de kuş gribinden ilk insan ölümünün gerçekleştiğinin açıklanması, dünyanın bir başka pandemiye karşı ne kadar hazırlıksız olduğunu çarpıcı bir şekilde hatırlattı. Tarihsel olarak, kuş gribinin belgelenmiş vaka ölüm oranı yaklaşık yüzde 50’dir.

ABD’deki kuş gribi salgınına müdahaleyi yöneten USDA Başkanı Tom Vilsack, tarım ticareti, et ve süt endüstrileriyle yakın bağlara sahiptir ve siyasi kariyeri boyunca bu bağlantılardan doğrudan kazanç sağlamıştır. Vilsack’ın idaresi döneminde Biden yönetimi, geçtiğimiz yıl boyunca sığırlar arasında yayılan ve şimdiye kadar muhtemelen yüzlerce çiftlik işçisine bulaşan kuş gribini durdurmak için hiçbir şey yapmadı.

Tom Vilsack [Photo: Tom Witham]

Bir sonraki pandemi ister kuş gribi, ister mpox isterse başka bir hastalık olsun, verilecek yanıt bir kez daha aşırı milliyetçilik ile birlikte öjenik ve faşizan bir “sürü bağışıklığı” politikasının teşvik edilmesi olacaktır.

Brownstone Enstitüsü ve Steve Bannon tarafından sunulan War Room podcast’i de dahil olmak üzere, COVID-19 pandemisi sırasındaki aynı dezenformasyon kaynakları tarafından, kuş gribinin bir aldatmaca veya Anthony Fauci tarafından tasarlanmış başka bir laboratuvar sızıntısı olduğunu iddia eden makaleler halihazırda yayımlandı; bu, Bannon’un Ocak 2020’de Wuhan Laboratuvarı Yalanı ile öncülük ettiği bir komplo teorisidir.

Kuş gribi pandemisi tehlikesi Trump ve Kennedy yönetiminde daha da kötüleşecektir; zira Trump, insanlar arasında kuş gribi enfeksiyonu riskini artırdığı bilinen pastörize edilmemiş çiğ süt tüketimini aktif bir şekilde teşvik etmektedir.

Kapitalist barbarlığa karşı sosyalist halk sağlığı

Halk sağlığına yönelik iki parti destekli saldırının yıkıcı ve geniş kapsamlı sonuçları oldu. Ünlü COVID araştırmacısı Dr. Arijit Chakravarty, yakın zamanda Dünya Sosyalist Web Sitesi’ne verdiği ve geniş yankı uyandıran röportajında, COVID-19 pandemisi sırasında halk sağlığına yönelik tarihi saldırıyı şu sözlerle özetledi:

Başarısızlık böyle bir şey işte. Biz bu başarısızlığa bakıyoruz. Halk sağlığı kavramı 19. yüzyılda ortaya çıktığında hiç kimse “Doğadan yeni çıkan her patojen için doula [yardımcı] görevi görecek bir organizasyona ihtiyacımız var,” dememişti. Yeni ortaya çıkan patojenlerin endemik hale gelmesi için çobanlık yapılması gerektiği fikri, hiçbir zaman halk sağlığı görev tanımında yer almadı...

Bunun gerçekten de tarihte bir örneği yok. Dünyada hiçbir toplum, “Aa, sana bulaştı mı? Bırakalım yayılsın,” dememiştir. Tüm bu çiçek hastalığı bulaştırma partileri kavramı gülünç. Ama bugün tam olarak bu durumdayız. Karantinalar 14. yüzyılda veba salgınında uygulanıyordu. Bulaşıcı hastalıkların bir tür efendi ve kurtarıcı gibi eleştirilmeden kabul edilmesi yepyeni bir şey.

Gerçekten de son beş yılda halk sağlığının en temel ilkelerinin açıkça reddedilmesi, polis devleti ve faşist rejimler dışında, modern tarihte eşi benzeri görülmemiş bir durumdur. Gazze’de devam eden soykırım, Rusya’ya karşı ABD-NATO savaşında nükleer silah kullanımının normalleştirilmesi ve faşist politikacıların küresel çapta yükselişinin yanı sıra, aktif bir pandemi sırasında bilime ve halk sağlığına yönelik saldırılar, kapitalist barbarlığa doğru modern alçalışı özetlemektedir.

Halk sağlığının bir disiplin olarak ortaya çıkışı ile Marksizmin gelişiminin kesişmesi tesadüf değildi. Friedrich Engels’in 1845’te İngiltere’de İşçi Sınıfının Durumu adlı ufuk açıcı çalışmasını yayımlamasından sadece üç yıl sonra, 1848’de seçkin Alman doktor ve ilerici liberal Rudolf Virchow (1821-1902), Berlin’deki merkezi hükümet tarafından, o zamanlar Prusya’ya bağlı olan Yukarı Silezya eyaletinde patlak veren bir tifüs epidemisini araştırmakla görevlendirildi.

Rudolf Virchow

Virchow’un raporu, Silezya köylülerini etkileyen yoksulluk ve sefil yaşam koşullarına dair bir suçlamaydı. Epideminin, hastalığa karşı daha savunmasız hale gelen en yoksul ve yetersiz beslenenler arasında yoğunlaştığına dikkat çeken Virchow, tifüs epidemisinin tıbbi bir meseleden çok sosyal bir sorun olduğunu ve ancak “toplumsal eşitsizliğin” sona erdirilmesiyle önlenebileceğini vurguladı. Herkes için “tam ve sınırsız demokrasi” ve “eğitim, özgürlük ve refahı” savundu.

Klause W. Lange, COVID-19 pandemisinin en ölümcül yılına denk gelen 2021’de Global Health Journal’da Virchow’un çalışmaları hakkında yayımladığı bir makalede şunları yazdı:

Virchow, 1848 Alman Devrimi’nde devrimci toplumsal değişime kendini adamış bir aktivist oldu. Devrim yılı boyunca politik olarak çok aktifti, Berlin’deki barikatları yönetenler arasında yer aldı ve kitlesel bir okuyucu kitlesi için yazılan haftalık “Die Medicinische Reform” (Tıbbi Reform) gazetesini kurdu. Virchow’un sosyal etiyoloji üzerine yaptığı tıbbi çalışmalar, siyasi radikalizmiyle birleşince, kendisini işçi sınıfının refahını arttırmayı temel amaç edinen bir sosyalist olarak tanımlamasına yol açtı.

Virchow’un kehanet niteliğinde ve doğruluğu kanıtlanmış temel teorilerinden biri, sosyal koşulların ve eşitsizliğin etkisinin hastalıkların yayılmasına ve epidemilerin ortaya çıkmasına katkıda bulunduğu ve toplumun kaynaklarının adil dağılımının bu epidemileri düzelteceği varsayımıydı. Virchow’un o zamanlar söylediği gibi, tıp sadece hastalıkların tedavisinin ötesine geçerek tüm nüfusun sağlık ve refahına yönelik önlemleri kapsamalıdır.

Virchow’un tıp reformuna yönelik dört ilkesi şunlardır:

  1. İnsan sağlığı toplumsal bir meseledir.
  2. Ekonomik ve sosyal koşulların sağlık ve hastalık üzerinde önemli etkileri vardır ve bunlar bilimsel olarak incelenmelidir.
  3. Sağlığın geliştirilmesi ve hastalıklarla mücadele hem sosyal hem de tıbbi önlemleri içermelidir.
  4. Tıbbi istatistikler ölçüm standardı sağlar.

Virchow ayrıca çocuk işçiliğinin yasaklanmasını ve hamile kadınların zehirli maddelere mesleki maruziyetten korunmasını savunmuştur.

Virchow’un halk sağlığına yönelik devrimci perspektiflerinin çoğu, Çarlık otokrasisinin devrilmesini tamamlayan Vladimir Lenin ve Lev Troçki liderliğindeki Ekim 1917 Rus Devrimi sonrasında elverişli bir zemin bulmuştur. Bolşevik rejim, Birinci Dünya Savaşı’na son vererek ve kaynakları ülkenin devrimci demokratik ve sosyalist dönüşümüne yönlendirerek ve böylece yüksek bebek ve anne ölüm oranlarının üzerine giderek, tüm nüfus için beklenen yaşam süresini hızla artırdı.

Çok sayıda kitlesel aşılama kampanyası, sanitasyon ve gıda endüstrilerindeki büyük gelişmeler, güvenli içme suyu ve sağlık bilimi de dahil olmak üzere geçtiğimiz yüzyılda elde edilen sosyal kazanımlar, dünya genelinde ortalama yaşam süresinin iki katına çıkmasını sağlamıştır.

Lenin 1919’da Petrograd’da devrimci işçilerden oluşan bir kalabalığa hitap ederken. Troçki sağda. [Photo: Wikipedia]

Bununla birlikte, Sovyetler Birliği’nin dağıtılmasının ardından ve özellikle son yirmi yılda, zorluklarla elde edilen bu sosyal kazanımlar şirket ve finans aristokrasisi tarafından geri alınmaya başlandı ve emekçiler için yaşam beklentisi toplumun daha varlıklı katmanlarına kıyasla giderek azaldı. COVID-19 pandemisi bu eşitsizlikleri daha da kötüleştirmiş ve pekiştirmiştir.

RFK Jr.’ın atanması ve ikinci Trump yönetimi, on yıllardır devam eden bu süreçleri giderek hızlandıracaktır. Sadece işçi sınıfı, uluslararası ölçekte sosyalist devrim yoluyla bu gidişatı tersine çevirecek araçlara ve nesnel çıkarlara sahiptir. Halk sağlığına yönelik saldırı her şeyden önce işçi sınıfına yönelik bir saldırıdır.

Karl Marx, Kapital’in birinci cildinde şöyle yazmıştı:

Bundan dolayı, toplumdan gelen bir zorlama olmadığı sürece, sermaye işçinin sağlığına ve ömrünün uzunluk veya kısalığına karşı kayıtsızdır. İşçinin beden ve ruhça bozulduğu, zamansız öldüğü, aşırı çalışma işkencesi altında kıvrandığı yolundaki yakınmaya onun cevabı şudur: Bu acılar keyfimizi (kârımızı) artırdığına göre, niye bizi dertlendirsin? Ancak bu şeyler bütün yönleriyle ele alındığında, meselenin tek tek kapitalistlerin iyi veya kötü niyetlerine bağlı olmadığı da görülür. Serbest rekabet, kapitalist üretimin içinde yatan yasaları tek tek kapitalistlerin karşısına, bunların kendi dışlarında ve hepsinin boyun eğmek zorunda oldukları yasalar olarak çıkarır. [Karl Marx, Kapital, Cilt I, 9. Basım, Kasım 2016, s. 263-264, Yordam Kitap, Çeviren: Mehmet Selik ve Nail Satlıgan]

Marx’ın 150 yıl önce tanımladığı aynı sınıfsal güçler ve kâr zorunlulukları, kapitalizmin modern barbarlığa sürüklendiği 21. yüzyılda daha da güçlenmiştir.

Trump, RFK Jr., yakın müttefikleri Elon Musk ve yeni gelen tüm yönetimde somutlaşan oligarşinin çıplak egemenliğine, Amerikan ve uluslararası işçi sınıfı içinde güçlü bir sosyalist hareketin geliştirilmesiyle karşı çıkılmalıdır ve çıkılacaktır.

Dünya Sosyalist Web Sitesi ve Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi, pandemi boyunca, COVID-19’un yayılmasını durdurmak ve işçi sınıfının ve tüm nüfusun sağlığını ve yaşamını korumak için devrimci bir strateji geliştirmiştir. Birçok COVID-19 karşıtı arasında felç edici bir kadercilik yaratan burjuva propagandasına ve pandemiyi normalleştirme çabalarına karşı WSWS, işçi sınıfını eğitme ve sosyalist bir önderlik inşa etme yönündeki daha geniş çabalarının bir parçası olarak, COVID-19 Pandemisine Yönelik Küresel İşçi Soruşturması aracılığıyla durmaksızın bilgi topladı ve yayımladı.

COVID-19’a karşı uygulanabilir tek politika, mevcut tüm halk sağlığı önlemlerinin evrensel olarak uygulanmasını ve tüm kapalı kamusal alanların HEPA filtreleri ve Far-UVC teknolojisi ile yenilenmesini gerektiren küresel bir eliminasyon (ortadan kaldırma) politikasıdır. Bu önlemler yalnızca COVID-19 pandemisini durdurmakla kalmayacak, aynı zamanda insanlığa gereksiz musallat olan grip, RSV ve diğer patojenleri ortadan kaldırmanın temellerini atacak ve gelecekteki pandemileri önlemek için gerekli halk sağlığı altyapısını oluşturacaktır.

WSWS ve DEUK, halk sağlığına ve bilime açılan kapitalist savaşı durdurmanın ve küresel toplumu bilimsel ekonomik planlama temelinde yeniden inşa etmenin tek yolu olarak, birbirine bağlı iki güç olan ilkeli bilim insanları ve işçi sınıfı arasında bir ittifak kurulması çağrısını yinelemektedir.

18 Ocak 2025