Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümeti, geçtiğimiz yılki yerel seçimlerden birinci parti olarak çıkan Cumhuriyet Halk Partisi’ne (CHP) ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’ne (DEM Parti) yönelik antidemokratik baskıyı tırmandırıyor.
Salı günü İstanbul’daki CHP’li 9 ilçe belediyesinde (Kartal, Ataşehir, Üsküdar, Sancaktepe, Fatih, Tuzla, Adalar, Şişli, Beyoğlu) aralarında belediye başkan yardımcıları ve belediye meclis üyelerinin bulunduğu toplam 10 kişi göz altına alındı. Ayrıca DEM Parti’den Van Büyükşehir Belediye Başkanı Abdullah Zeydan’a “terör örgütüne yardım etmek” ve “basın yoluyla terör örgütü propagandası yapmak” suçlarından yargılandığı davada 3 yıl 9 ay ceza verildi.
Dünya Sosyalist Web Sitesi ve Sosyalist Eşitlik Grubu, CHP ve DEM Parti ile siyasi farklılıkları ne olursa olsun, bu antidemokratik devlet baskısına karşı çıkmakta ve gözaltına alınanların derhal serbest bırakılmasını talep etmektedir. Asılsız “terör” suçlamaları bahanesiyle temel demokratik hakların ortadan kaldırılmasına son verilmelidir.
İstanbul Terör Suçları Soruşturma Bürosu’nun CHP’li belediyelere operasyonunun gerekçesi, 31 Mart’ta yapılan yerel seçimlerde CHP ile DEM Parti arasında yapılan ve “Kent Uzlaşısı” olarak bilinen yasal seçim ittifakıdır. Bu iki partiye ülke genelinde 20 milyondan fazla seçmen oy vermiştir.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, olmayan bir “suç” yaratmakta ve iki yasal parti arasında kurulan seçim ittifakının yasa dışı Kürdistan İşçi Partisi (PKK) yetkilileri tarafından medyada övülmesi üzerinden bu operasyonu meşrulaştırmaya çalışmaktadır.
Başsavcılık açıklaması, “Kent Uzlaşısı”nı yasal bir talep olan özerklikle ilişkilendirmekte ve “Kürtlerin” bu ittifak yoluyla belediye yönetimlerine dahil edilmesinin suç olduğunu iddia etmektedir: “… Kent Uzlaşısı formülü ile batı il ve ilçelerindeki Kürtlerin, belediyeleri kazanamasalar da uzlaşılacak ve desteklenecek aday karşılığında, belediye meclislerinde belli sayılarda kota elde edilmesi sonucu belediye meclis kararlarında söz sahibi olmalarının, yerel yönetimlerde yer almalarının ve siyasi bir denge olmalarının amaçlandığı… anlaşılmıştır.”
Bu operasyon, son dönemde siyasi partileri, medyayı ve diğer kesimleri hedef daha geniş bir polis devleti baskısının parçasıdır. Daha önce de Kasım ayında CHP’li İstanbul Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer benzer gerekçelerle tutuklanmış ve yerine kayyım atanmıştı. Zeydan’a verilen hapis cezasının ardından Van Belediyesi’ne de anayasaya aykırı bir şekilde kayyım atanması bekleniyor. Mart 2024 seçimlerinden bu yana 8 DEM Partili belediyeye kayyım atandı. Bu atamalar, doğrudan doğruya anayasal seçme ve seçilme hakkını ihlal ediyor.
CHP’nin Erdoğan’a karşı olası cumhurbaşkanı adayı olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu X’te yaptığı açıklamada Erdoğan’ı kastederek şöyle yazdı: “Kendisini millet iradesinin üzerinde gören, kendisini milletin efendisi zanneden 1 kişinin kaprislerine memleketi alet etmenin faturasını ödüyoruz. Hayat pahalılığı ile ödüyoruz. Geçim sıkıntısıyla ödüyoruz. Sosyal çürümeyle ödüyoruz. Siyasal çürümeyle ödüyoruz.”

İmamoğlu açıklamasını “Sandık gelecek. 1 kişi gidecek, her şey değişecek!” diye bitirirdi. CHP kısa süre önce artan baskılara erken seçim çağrısı ile yanıt vermişti.
CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır da benzer ifadelerle “Şafak operasyonlarıyla siyaseti dizayn etmeye çalışanlar, bu ülkenin gerçek gündemini yoksulluğu, sefaleti örtbas edemez!” dedi.
Halk TV’ye konuşan Özgür Özel, soruşturmaları “İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yürümek üzere çok sayıda belediyeyi kuşatan soruşturmalar” olarak tanımladı. “Hedef İmamoğlu mu” sorusunu Özel şöyle yanıtladı: “Ben Beşiktaş [Belediyesi’ne yönelik operasyon] ile birlikte ona inandım; adım adım ona doğru gidiyorlar diye düşünüyorum.” Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat geçen ay yolsuzluk iddialarıyla tutuklanmıştı.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları CHP’ye yönelik operasyonu kınayarak şunları söyledi: “Belediyelere operasyon siyasi bir darbedir. Kent uzlaşısı birlikte yaşamın formülüdür. Uzlaşı nasıl suç olabilir? Bir yandan ‘barış’ diyeceksiniz, bir yandan kent uzlaşısını gözaltına alma gerekçesi olarak kayıtlara geçireceksiniz. Bizler bunu asla kabul etmeyeceğiz.”
Hatimoğulları, hapisteki PKK lideri Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelerle yürütülen ve meclisteki tüm partilerin dahil olduğu “barış” müzakerelerini kastederek “Kent uzlaşısı suçsa, 1 Ekim'den beri hep beraber suç mu işliyoruz ey iktidar, ey saray, ey cumhuriyet savcısı?” diye sordu.
Bu arada Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Pazartesi günü CHP’nin 4-5 Kasım 2023’te düzenlenen 38. Olağan Kurultayı hakkında inceleme başlattı. Erdoğan’ın defalarca “şaibeli” ilan ettiği kurultayda 2023 yılında partinin cumhurbaşkanı adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu liderliği kaybetmiş ve yerine İmamoğlu’nun desteklediği Özgür Özel seçilmişti.
Eski genel başkan Kılıçdaroğlu ile eski grup başkanvekili Akif Hamzaçebi, basında yer alan kurultay eleştirileri nedeniyle tanık olarak ifadeye çağrılırken her ikisi de soruşturmaya tanıklık etmeyi reddettiler.

Demokratik haklara ve basın özgürlüğüne artan saldırıların bir parçası olarak Pazar günü BirGün gazetesinin internet sitesi Yayın Koordinatörleri Uğur Koç ve Berkant Gültekin ile Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Yaşar Gökdemir gözaltına altına alındılar. X’te 2,1 milyon kişi tarafından takip edilen BirGün gazetesinin çalışanlarına, hükümet yanlısı Sabah gazetesinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcısına yaptığı ziyaretin haberini yaparak “Terörle Mücadelede Görev Almış Kişileri Hedef Gösterme” suçlaması yöneltildi. Gültekin serbest bırakılırken, Koç ve Gökdemir de adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Söz konusu başsavcı son günlerde CHP’li belediyelere yönelik soruşturma ve davalarla gündeme geldi. Geçtiğimiz ay muhalefet yanlısı Halk TV’de bu gelişmeleri ele alan bir program nedeniyle 5 gazeteci gözaltına alınmış, 4’ü adli kontrol şartıyla serbest bırakılırken genel yayın yönetmeni Suat Toktaş tutuklanmıştı.
Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’nin raporuna göre, 2024’te 74 gazeteciye soruşturma açılırken sadece geçtiğimiz Ocak ayında 42 gazeteciye soruşturma açıldı; çoğunluğu Kürt basınından olmak üzere 9 gazeteci tutuklandı. Mezopotamya Ajansı, JINNEWS Haber Ajansı ve Yeni Yaşam Gazetesi’nin sosyal medya hesapları kapatıldı ya da sansüre uğradı.
Türkiye’de Erdoğan hükümetinin artan otoriter eğilimleri, tırmanan emperyalist savaş ve artan toplumsal eşitsizlik koşullarında, egemen sınıfların en başta işçi sınıfını hedef alan uluslararası yöneliminin bir parçasıdır. ABD’de yaptığı darbe girişiminden dört yıl sonra oligarşi tarafından iktidara taşınan faşist Donald Trump’ın her gün ülkenin anayasasını ayaklar altına alması, bunun en çarpıcı örneğidir.
ABD’nin müttefiki hükümetler artık antidemokratik uygulamaları için Washington’dan göstermelik “insan hakları” retoriğiyle kendilerine baskı yapacak bir yönetimle karşı karşıya olmadıklarını biliyorlar.