Türkiye’de egemen sınıfın işçi sınıfının yaşam koşullarına ve ücretlerine yönelik saldırısına karşı işçiler giderek direniş yolunu tutuyor. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) yönetimindeki Şişli Belediyesi’nde çalışan yüzlerce işçi, büyüyen fiili grev ve protesto dalgasına katılarak Çarşamba günü belediye binası önünde bir protesto eylemi düzenledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin sosyal saldırısına, muhalefet partilerinin yönetiminde olan belediyeler de eşlik ediyor. Yaklaşık bir yıldır maaşlarını düzenli olarak alamayan ve halen de geriye dönük ödenmeyen ücretleri bulunan Şişli Belediyesi işçileri Mart ayında yatması gereken maaşlarının zamanında ödenmemesini kitlesel bir basın açıklaması ile protesto ettiler.
Belediye yönetimi bu ay da maaşların ödenmeyeceğini duyurunca, işçiler Pazartesi gününden itibaren kendi aralarında toplantılar düzenleyerek izlenecek yol konusunda tartışmalar yaptılar. Bu tartışmalar sonucunda Çarşamba günü ilçe merkezinden belediye binası önüne bir yürüyüş ve ardından kitlesel basın açıklaması yapılması kararlaştırıldı. Şişli Kaymakamlığı ve emniyetinin engelleme girişimine rağmen işçiler belediye binasına yakın üç farklı noktada toplanarak bina önüne yürüdüler.
İşçilerin üyesi olduğu DİSK’e bağlı Genel-İş İstanbul 3 No’lu Şube Yöneticisi Zeynel Yiğit, işçilerin bir yıldır alacaklarının ödenmesinde sorunlar olduğunu ve belediye yöneticilerinin toplu sözleşmeyi ihlal ederek esnek çalışma şartlarını dayattıklarını belirtti. Bu sorunlara ilişkin görüşmek istedikleri Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan, uzun süredir randevu taleplerine olumlu bir yanıt vermiyordu.
İşçiler eylem sonunda ödenmeyen mesai ücretlerinden dolayı 15-16 Mart hafta sonu mesailerine gitmeme kararı alarak belediye binası önünden ayrıldılar.
İşçiler artan hayat pahalılığı koşullarında geçinmekte zorlanıyorlar ve birikmiş alacakları enflasyon karşısında eriyor. Uzun süredir devam eden maaş ödemesi sıkıntısına dair bir işçi “bankalar geciken ödemelerimiz için her geçen gün günlük faiz alıyor. Belediye zaten 3 taksitle maaş ödüyordu. Bu davranış emekçilere yapılan bir zulümdür,” yorumunda bulundu.
Bir başka belediye işçisi “artık en temel ihtiyaçlarımızı karşılayamaz hale geldik,” derken bir diğeri “maaş sıkıntıları yüzünden artık bunalıma girdim” ifadelerini kullandı.
Şişli işçilerinin protestosu belediye işçilerinin son aylardaki bir dizi fiili grev ve protesto eylemini takip ediyor. Yine CHP yönetimindeki Beşiktaş Belediyesi işçileri de 24 Şubat’ta uzun süredir maaşlarının parça parça ödenmesinden ve ödenmemiş maaşlarının birikmesinden dolayı iş bırakma eylemi yapmıştı. Şişli Belediyesi yöneticileri bu eylem esnasında Beşiktaş’ta çöp yığınları oluşması üzerine Şişli ilçesi işçilerini grev kırıcılığına zorlamış; belediye yönetiminin bu kararına işçiler dayanışma grevinde bulunacakları uyarısı ile karşılık vermişti.
Geçtiğimiz ay CHP’li Adana Seyhan Belediyesi ve Aydın Efeler Belediyesi ile Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) yönetimindeki Kayseri’de de belediye işçileri iş bırakma eylemleri yaptılar. Ayrıca İstanbul Maltepe ve İzmir Narlıdere belediyelerindeki işçiler geçtiğimiz günlerde hakları için protestolar düzenlediler.
Daha önce grevleri sendika bürokrasileri tarafından son dakika satış sözleşmeleri ile engellenen Ataşehir ve Kadıköy belediyeleri işçileri de geriye dönük alacaklarının halen ödenmediğini belirtiyorlar. İstanbul Ataşehir Belediyesi işçileri ayrıca “Performans Sınavı” adı altında sosyal haklarına ve çalışma koşullara yönelik saldırılar ile karşı karşıya bulunuyor.
Tüm bu sosyal saldırılar ve işçilerin eylemleri karşısında sendika bürokrasileri göstermelik eylemlerle işçilerin tepkilerini kontrol altına almaya çalışıyor.
Protestoya katılan belediye işçilerinin çoğunun üyesi olduğu Genel-İş Sendikası geçtiğimiz yıl CHP’li belediyelerle yürüttüğü toplu sözleşme görüşmeleri sırasında işçilerin gözünde itibarını yitirmişti. Kartal Belediyesi’nde, Genel-İş Sendikası genel merkezinin grevin 4. gününde işçilerden habersiz bir satış anlaşmasını kabul etmesi işçiler arasında büyük bir tepkiye ve grevin fiilen sürdürülmesine yol açmıştı. Sendika, sonrasında gündeme alınmayan “ek protokol” vaadi ile fiili grevi sonlandırmıştı.
Yine İstanbul Kadıköy Belediyesi’nde, Genel-İş Sendikası genel merkezinin CHP’li yönetimle gizlice anlaşarak ve işçilere sormadan imzaladığı satış sözleşmesi ile grev engellenmiş ve işçilerin büyük tepkisi üzerine, seçimle göreve gelen Genel-İş İstanbul Anadolu Yakası 1 No’lu Şube yönetimi bir basın açıklaması düzenleyerek istifa ettiğini duyurmuştu.
Hem muhalefet yanlısı DİSK hem de hükümet yanlısı Türk-İş ve Hak-İş konfederasyonları işçi sınıfının hayat pahalılığı ve ücret ve çalışma koşullarına yönelik artan saldırılara karşı birleşmesinin önünde engel oluşturuyor. Hali vakti yerinde üst orta sınıfa mensup sendika bürokrasileri, birleşik ve kitlesel bir işçi hareketinin gelişmesinden en az şirketler ve hükümet kadar korkuyor.
Bu korku, işçi sınıfının mücadelelerinin genişlemesiyle artıyor. 2024 yılı metal işçilerinin Erdoğan’ın “grev yasağı” kararnamesini tanımayarak grevlerini sürdürmesiyle sona ermişti. Son haftalarda Gaziantep’teki Başpınar Organize Sanayi Bölgesi işçileri, Çayırhan Termik Santrali işçileri ve İzmir’deki tütün işçilerinin kitlesel mücadelelerine tanık olundu.
Son yıllarda çok sayıda ulusal grev düzenleyen hekimler ve sağlık emekçileri bugün yeniden greve gidiyor. Türk Tabipleri Birliği (TTB), hekimlerin ve sağlık emekçilerinin 14 Mart Tıp Bayramı’nda piyasa yanlısı sağlık sistemini protesto etmek için greve çıkacağını duyurdu.
Bunlara ek olarak, İzmir’de Gaziemir Ege Serbest Bölge’de kurulu DIGEL Tekstil Fabrikası’nda ücretlere yapılan düşük zam talebinin kabul etmeyen ve işten atılan işçiler protestolarını sürdürüyor. Yine İzmir’de Temel Conta fabrikasında işçiler, 10 Aralık’tan bu yana; Kocaeli’nde Kaynak Tekniği (Lincoln Electric) işçileri de 31 Ocak’tan beri grevdeler.
Hükümet bu eylemlerin ülke çapında bir harekete dönüşmesinden korkuyor ve giderek işçilerin demokratik haklarına saldırıyor. Gaziantep’te tekstil işçilerinin eylemlerinin valilikçe yasaklanması, güvenlik güçlerince engellenmesi ve bağımsız Birleşik Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası (BİRTEK-SEN) Genel Başkanı Mehmet Türkmen halen keyfi olarak tutuklu olması, tüm işçi sınıfına yönelik bir uyarıdır.
Düzgün ücretler ve çalışma koşulları ve grev hakkı gibi demokratik haklar için verilen mücadeleler, ancak sendikal aygıtlardan bağımsız bir şekilde, ülke çapında ve uluslararası ölçekte birleştirilerek ilerletebilir.
Tüm dünyada işçiler, benzer bir sosyal saldırıyla ve aynı sınıf düşmanıyla karşı karşıyadır. ABD’de bulunan Mack Trucks fabrikasında çalışan UAW sendikası eski başkan adayı, sosyalist otomotiv işçi Will Lehman’ın BİRTEK-SEN Genel Başkanı Türkmen’in serbest bırakılması için yaptığı çağrıda belirttiği gibi: “Her yerde hükümetler, ücretleri düşük tutmak ve bağımsız örgütlenmeyi ezmek için şirketlerin yanında yer alıyorlar.”
Dünyanın dört bir yanında Taban Komitelerinin Uluslararası İşçi İttifakı (TK-Uİİ) mücadeleye giren işçileri işyerleri, sektörler ve ülke sınırlarının ötesinde birleştirmeye çalışıyor. TK-Uİİ’nin parçası olacak bir taban komitesi kurmak ve mücadeleyi ileriye taşımak için bizimle iletişime geçin.