Rusya, ABD’nin önerdiği barış anlaşmasının şartlarının yetersiz olduğunu açıkladı

ABD Başkanı Donald Trump’ın Pazar günü Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e “kızgın” ve “öfkeli” olduğu ve Rus enerji kaynaklarını satın alan ülkelere gümrük vergisi uygulayabileceği yönündeki açıklamalarının ardından Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Rybakov, Moskova’nın Washington’ın Ukrayna’daki çatışmanın müzakere yoluyla çözümüne yönelik şu ana kadar yaptığı önerileri kabul edemeyeceğini belirtti. Beyaz Saray’ın mevcut şartlarının Rusya’nın temel çıkarlarını tanımadığını belirten Rybakov, Salı günü yayımlanan bir röportajda, “Bugünkü temel talebimiz; yani bu çatışmanın temel nedenlerine ilişkin sorunların çözülmesi, [ABD planlarında] yer almıyor,” dedi.

Uluslararası Ceza Mahkemesi, 17 Mart 2023 Cuma günü yaptığı açıklamada, Ukrayna'dan çocukların kaçırılmasına karıştığı iddiası nedeniyle Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin için savaş suçlarından tutuklama emri çıkardığını söyledi. [AP Photo/Gavriil Grigorov, Sputnik, Kremlin Pool Photo via AP]

Rybakov’un bahsettiği “temel nedenler”, Batı’nın, Moskova’daki hükümeti devirmeye ve ülkeyi parçalamaya yönelik tehditleridir. Washington ve müttefikleri on yıllardır Moskova’da bir rejim değişikliği yapılmasını açıkça desteklemelerinin yanı sıra NATO’yu Rusya sınırına kadar genişletmek ve komşu ülkelerde Rusya karşıtı rejimler kurmak için çalıştılar. Ukrayna’nın NATO’ya girişini engellemek, Moskova’nın Kırım ve Donbass üzerindeki kontrolünü Batı’nın tanımasını sağlamak ve Kiev’de daha dostane bir hükümeti iktidara getirmek amacıyla 2022’de Ukrayna istilasını başlatan Kremlin, ne kadar hayali ve geçici olursa olsun, güvenlik garantileri sağlamayan ve Batı yaptırımlarını geri çekmeyen şartları kabul edemez. Söz konusu yaptırımlar Rus ekonomisinin çökertmekte başarısız olsa da Moskova’nın uzun vadeli bir çözüm bulamadığı ciddi zararlara yol açtılar.

Geçen hafta Rusya ve Ukrayna arasında ilan edilen ve birbirlerinin askeri ve ticari gemilerine yönelik saldırıları durduracak bir ateşkes olan “Karadeniz İnisiyatifi” şimdiden durmuş durumda. Fransa’nın başını çektiği Avrupalı güçler Perşembe günü Kremlin’in Rus tarımına ve tarımsal bankacılık sektörüne yönelik yaptırımlara son verilmesini de içeren şartlarının kabul edilemez olduğunu açıkladılar. Pazartesi günü AB dış politika şefi Kaja Kallas Rusya’yı “oyun oynamakla ve gerçekten barış istememekle” suçladı.

Ertesi gün Almanya, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk kez Rusya’nın batı sınırında yer alan Litvanya’ya kalıcı olarak asker konuşlandıracağını duyurdu. Söz konusu askeri birlik, 2027 yılına kadar tamamen faaliyete geçmiş olacak.

Aynı gün Kremlin, her yıl yapılan iki askere alma işleminden biri olan ilkbahar askere alma işlemiyle silahlı kuvvetlere 160.000 yeni askerin katılacağını duyurdu. Bu, 2011’den bu yana en yüksek sayıdır.

Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı ayrıca bu hafta ABD Başkanı Trump’ın, nükleer anlaşmayı kabul etmemesi halinde İran’ı bombalama tehdidine karşı uyarıda bulundu. Bu, Trump yönetiminin militarist şiddet ve tehdit patlamalarıyla dünya sahnesinde ortaya çıkan çatışmaların bir göstergesidir. Kremlin temsilcisi böyle bir saldırının “feci sonuçları” olacağını ifade etti.

Devam eden gerginliklere rağmen Rus egemen sınıfı, Ukrayna’daki savaş konusunda ABD ile müzakere edilmiş bir anlaşmanın kendisini biraz rahatlatacağını umuyor. Devasa askeri-endüstriyel harcamalar ve uluslararası yaptırımların yükü altında ezilen Moskova, giderek artan mali sorunlarla karşı karşıya bulunuyor.

Pazartesi günü ülke hazinesi, bu yılın Ocak ve Şubat aylarında bütçe harcamalarının gelirleri 3,841 trilyon ruble (45,5 milyar dolar) aştığını açıkladı. Yılın ilk ayında bütçe giderleri planlananın yaklaşık bir buçuk katına ulaştı. Maliye Bakanlığı aradaki farkın daha az olduğu konusunda ısrar etse de Kremlin’in aldığından çok daha fazlasını harcadığını o da tespit etti.

Bunun üç temel nedeni var. Birincisi, Rusya petrol satışına bağımlıdır ve satışlarından elde ettiği varil başına fiyat çok düşüktür; bunun kısmi sebebi, Çin ve Hindistan gibi ticaret ortaklarının, Rusya’nın kaynaklarını küresel pazarda satamaması nedeniyle özel indirimler almış olmasıdır. İkincisi, Rusya’nın bütçe hesaplamaları, yabancı para cinsinden petrol satışlarından elde edilen gelirlerin büyük miktarlarda ulusal para birimine dönüştürüleceği ve böylece hazinenin harcamalarını karşılayacağı umuduyla zayıf bir ruble varsaymıştı. Son dönemde rublenin değer kazanması ve bunun devam etmesinin beklenmesi bu hesapları altüst etti.

Ve hepsinden önemlisi, Moskova askeri ve ulusal güvenlik harcamalarını büyük ölçüde artırmıştır. Putin yönetimi 2024 yılında bu harcamalarda yüzde 70’lik bir artış yapılacağını açıkladı; bu harcamalar şu anda ülkenin GSYİH’sinin yaklaşık yüzde 40’ına ulaşmış durumda ki bu Sovyet sonrası dönemde benzeri görülmemiş bir meblağdır.

Bu harcamalar bütçeyi felç etse de son üç yılda ekonominin ayakta kalmasında kilit rol oynadılar. Rusya, 2022 yılında önemli bir düşüş yaşadıktan sonra, 2023 ve 2024 yıllarında, büyük ölçüde devletin askeri-endüstriyel komplekse yaptığı harcamaların bir sonucu olarak büyümeye geri döndü.

Bunun sonucu olarak Rusya’nın süper zenginleri servetlerini daha da arttırdılar. Forbes, Rusya’nın geçen yıl 21 kişiyi milyarderler listesine eklediğini ve toplam sayının şu anda 146 olduğunu duyurdu. Bu kişilerin 625,5 milyar dolar olarak tahmin edilen toplam servetleri 2024 yılında 72 milyar dolar arttı. Kısacası Kremlin, Ukrayna’daki savaşın, Batı yaptırımlarının verdiği tüm zarara rağmen, Rus oligarşisinin saflarını güvence altına almasını ve genişletmesini sağladı.

Toplumun diğer ucunda, Nezavisimaya Gazeta’da 20 Mart’ta yayımlanan bir makaleye göre, Rusya’daki işçilerin üçte birinden fazlası düşük ücretli, düşük verimli işlerde çalışıyor. Ülkede, ekonomistlerin daha fazla büyümeyi engelleyen önemli bir faktör olarak belirttiği ciddi bir vasıflı ve eğitimli işgücü açığı varken, nüfusun büyük bir kısmı yükselmek için gerekli eğitim ve öğretime erişemiyor.

Rusya Bilimler Akademisi’nden bir analistin Nezavisimaya Gazeta’da aktardığı üzere, işverenler açısından bu kişilerin yaptığı işin “ucuzluğu” ülkenin genel ekonomik modernleşmesi üzerinde bir gecikme etkisi yaratıyor; zira istihdam edilebilecek geniş bir düşük ücretli insan havuzu varken işletmelerin üretkenliği artırmak için büyük yatırımlar yapmasının pek bir anlamı yok.

Rus hükümeti, ekonomistlerin reel gelirlerin ortalama olarak arttığı yönündeki hesaplamalarına büyük önem veriyor; bazı tahminlere göre bu artış 2023’ten 2024’e kadar yüzde 18’dir. Ancak bu, on milyonlarca insan için günlük yaşamda iyileşme anlamına gelmiyor. Her şeyden önce, pek çok kişi “ortalama”yı deneyimlemiyor. Bunun da ötesinde, az kazananlar için, bu az miktardaki paranın yaklaşık yüzde 20 daha fazlası kişisel mali durum için büyük bir nimet sayılmaz.

Örneğin Rus emlak firması TsIAN’ın analistleri, kısa bir süre önce, nüfusu 1 milyonun üzerinde olan şehirlerde yaşayanların aylık gelirlerinin üçte birinden fazlasını konuta harcadıklarını hesapladılar. Yaşanılan yere göre değişmekle birlikte, bu durumda diğer şeyler için ayda 37.000 ila 76.000 ruble, yani 435 ila 899 dolar arasında bir gelir kalmaktadır. Bu rakamın ülkenin “asgari gelir”inin 2,4 ila 3,3 katı olması dikkat çekicidir. Bu da sıradan Rusların refahından ziyade yoksul olmanın ne anlama geldiğine ilişkin resmi hesaplamaların saçmalığını ortaya koymaktadır.

Şubat ayında yaklaşık yüzde 10 olarak gerçekleşen enflasyon, işçilerin kazançlarını sürekli olarak eritmektedir. Şu anda Rus seçkinleri arasında, Merkez Bankası’nın enflasyonu düşürmek için faiz oranlarını yüksek tutma kararına ilişkin bir anlaşmazlık ortaya çıktı, çünkü bu durum borçlanmayı işletmeler için daha pahalı hale getirerek büyümenin altını oyuyor.

Nezavisimaya Gazeta’da 27 Mart’ta yayımlanan bir makalede, hükümetin karşı karşıya olduğu temel sosyoekonomik soruna dikkat çekildi: yavaşlıyor gibi görünen ekonomik büyüme ile sürekli fiyat artışlarına yönelik kitlesel öfke arasında denge kurma çabası.

Anastasia Bashkatova, “Enflasyon ikilemi gittikçe zorlaşıyor: ya halk, gelirlerinin giderek daha fazlasını eritecek olan enflasyon nedeniyle belirli bir noktada olağanüstü ekonomik büyümenin bedelini ödemeye başlayacak ya da enflasyona karşı şiddetli bir mücadele ile bu olağanüstü büyüme kısa sürede boşa çıkacak,” diye yazdı.