Perspektif

Afganistan depremi on yıllarca süren ABD işgalinin yarattığı felaketi gözler önüne seriyor

Afganistan’ın ücra bir bölgesinde meydana gelen 6,1 şiddetindeki depremde en az 1.000 kişi öldü ve 1.500 kişi yaralandı. Depremden en çok etkilenen bölge dağlık Paktika vilayeti olurken, doğudaki Host ve Nangarhar vilayetlerinde de ölümler olduğu bildirildi. Şiddetli yağmurun kurtarma çalışmalarını engellemesi nedeniyle çok daha fazla cesedin çamura gömüldüğü düşünülüyor.

Deprem, ülkenin kuzeyinde 6,1 şiddetinde bir sarsıntının yaklaşık 1.000 kişinin ölümüne yol açtığı 2002 yılındaki depremden bu yana meydana gelen en ölümcül depremdir. Amerika Birleşik Devletleri Jeolojik Araştırmalar Kurumu’na göre deprem, Çarşamba sabahı erken saatlerde başkent Kabil’in güneydoğusundaki Host’un yaklaşık 50 kilometre güneybatısında meydana geldi. 10 kilometre gibi nispeten sığ bir derinlikte meydana gelen sarsıntı, Kabil’de “güçlü ve uzun sarsıntılar” ile hissedildi. Sarsıntılar, merkez üssünden 500 kilometre uzaklıktaki Pakistan’ın Lahor kentine kadar hissedildi.

Afganlar, 23 Haziran 2022 Perşembe günü Afganistan’ın Paktika vilayetine bağlı Gayan köyünde, depremde ölen yakınları için toplu mezar kazıyor. [Kaynak: AP Photo/EbrahimNooroozi] [AP Photo/Ebrahim Nooroozi]

Çoğunluğu kerpiçten inşa edilen köylerin tamamı çökerken, binlerce kişi mevsim normallerine uymayan dondurucu soğuklarda dışarıda uyumak zorunda kaldı. Ülkedeki altyapının son derece sınırlı olması, yardım sağlamayı oldukça zorlaştırıyor. Afganistan’ın merkezi sağlık sistemi, ülkenin başına bela olan doğal afetlerle başa çıkmak bir yana, normal şartlar altında bile sorunlarla baş edemiyor. Uçuşa elverişli çok az sayıda uçak ve helikopteri bulunan hükümet, 24 saat sonra acil arama ve kurtarma çalışmalarını durdurmak ve uluslararası yardım için acil bir çağrı yapmak zorunda kaldı.

Bu korkunç koşullar, Afganistan’ın Amerikan emperyalizmiyle felaket getiren karşılaşmasının sonucudur. Bu, 1979 yılında Carter yönetimi ve CIA’in, Sovyet destekli hükümete karşı vekalet savaşında Usame bin Ladin ve El Kaide de dahil olmak üzere İslamcı köktendincileri finanse edip silahlandırmasıyla başladı.

ABD emperyalizmi, Stalinist bürokrasinin 1991’de Sovyetler Birliği’ni dağıtmasını, yurt dışındaki ekonomik gerilemesinin ve yurt içindeki sosyal çatışmalarının üstesinden gelmek için bir fırsat olarak kullanabileceğine inanıyordu. Bu doğrultuda, askeri gücünü şirket ve finans seçkinlerinin çıkarları doğrultusunda bir “Yeni Dünya Düzeni” başlatmak için kullanmaya girişti.

Amerika Birleşik Devletleri, 11 Eylül saldırılarının ardından, Ekim 2001’de, Bin Ladin’i barındırdığını iddia ettiği hükümete karşı “terörle mücadele” kisvesi altında, kamuoyundan gizlenen ekonomik çıkarlar uğruna bir savaş ve işgal başlattı.

Afganistan’daki savaşın insani ve toplumsal bedeli korkunç olmuştur ve bu felaket bugün de devam etmektedir. Kuşkusuz kayıpları olduğundan az gösteren resmi rakamlara göre, savaş sırasında 2.448 ABD askeri, 3.846 ABD paralı askeri ve diğer NATO ülkelerinden 1.144 askerle birlikte 164.436 Afgan öldürülmüştür. Yüz binlerce Afgan ve on binlerce NATO askeri de yaralanmıştır. Savaş ve işgal Amerikan halkına yaklaşık 2 trilyon dolara mal olmuştur ve yıllar içinde faiz ödemeleri olarak 6,5 trilyon dolar daha ödenecektir.

Savaş, dünyadaki en büyük sığınmacı nüfuslarından birini ortaya çıkarmıştır. Bu yılın başı itibarıyla, Ukrayna’daki savaştan önce, yaklaşık her 10 Afgan’dan biri, yani 3 milyon kişi sığınmacı konumundaydı ve çoğunlukla komşu Pakistan ve İran’da yaşıyorlardı. Her dört Afgan’dan üçü yaşamları boyunca ülke içinde ya da ülke dışına doğru yerinden edilmiştir.

Dünya Bankası’na göre Afganistan, kişi başına düşen sadece 500 dolarlık gayri safi milli geliriyle dünyanın en yoksul altıncı ülkesidir. Birleşmiş Milletler, 23 milyon Afgan’ın ya da nüfusun yarısından fazlasının akut açlık çektiğini tahmin etmektedir. Tahminen 8,7 milyon kişi kıtlık riski altında, 5 milyon çocuk ise açlığın eşiğindedir. Üstelik bu rakamlar, temel gıda maddelerinin fiyatlarında son birkaç ayda yaşanan artıştan önceki rakamlardır.

Tuhaf bir şekilde Kalıcı Özgürlük Harekâtı olarak adlandırılan Afgan savaşı, yepyeni bir suç faaliyetleri sözlüğü ortaya çıkardı: olağanüstü gözaltı, Guantanamo Körfezi, insansız hava aracı savaşı ve basınçlı su ile sorgulama bunlardan sadece birkaçıdır.

WikiLeaks yayıncısı ve gazeteci Julian Assange, 2010 yılında sızdırılan ABD askeri belgelerinden oluşan Afgan savaş günlüklerini yayımlayarak bu savaşın suç teşkil ettiğine dair kanıtları dünyanın dikkatine sundu. Afganistan savaş günlükleri, Afganistan işgalinin sözde terörizmi yenilgiye uğratmak, demokrasiyi genişletmek ve kadın haklarını korumak için yürütülen bir “hayırlı savaş” olduğu efsanesini ifşa etti.

Bu belgeler, hem ABD hem de Birleşik Krallık güçleri tarafından sivillerin kitlesel olarak öldürüldüğünü, sivil ölümlerin ve savaş suçlarının eksik rapor edildiğini ve örtbas edildiğini, ABD ve Britanya birliklerinin sivillere ateş açtığı sayısız olay da dahil olmak üzere ortaya koymuştur. Ancak savaştan sorumlu suçlulardan hiçbiri bırakın cezalandırılmayı, yargılanmadı bile. Bunun yerine Assange, son üç yıldır Londra’nın maksimum güvenlikli Belmarsh Hapishanesi’nde, Casusluk Yasası uyarınca 175 yıl hapis cezası gerektiren suçlamalarla ABD’ye iade edilmeyi bekliyor.

Afganistan’ın içinde bulunduğu feci durum, ABD ordusunun en uzun süreli savaşından aşağılayıcı bir şekilde çekildiği geçen yaz Taliban’ın kontrolü ele geçirmesinin ardından, Washington’ın Afganistan’ın mali varlıklarını çalması ve ülkeyi açlıktan öldürmeye eşdeğer bir ekonomik ablukaya tabi tutmasıyla daha da kötüleşti.

Beyaz Saray ülkeyi harabeye çevirdi ve büyük bir insani felaketle karşı karşıya bıraktı. 20 yıllık işgal boyunca ABD ve müttefikleri Afganistan’ı kalkındırmak için hiçbir şey yapmadı. Bunun yerine ekonomisi paramparça edildi, tarımı sözde yardımlarla baltalandı. Bu durum, güvencesizlik, kuraklık ve doğal afetlerle birlikte, yoksul çiftçilerin haşhaş ekimine ve afyon ticaretine yönelmesiyle, Afganistan’daki savaş lordlarının ve uyuşturucu tacirlerinin işine yaradı.

Afganistan’ın içinde bulunduğu feci durum, ABD emperyalizminin kırk yıldır sürdürdüğü örtülü operasyonların, savaşın ve işgalin, zaten gezegenin en yoksul ülkelerinden biri olan Afganistan üzerindeki yıkıcı etkisinin altını çizmektedir. Bu durum, ABD ve NATO’nun Ukrayna için neler hazırladığı konusunda tüm dünyadaki işçilere bir uyarı işlevi görmelidir.

1997-2001 yılları arasında ABD Başkanı Bill Clinton döneminde ABD Dışişleri Bakanı olarak görev yapan Madeleine Albright, New York Times için kaleme aldığı ve 23 Şubat’ta yayımlanan son yazısında -diğer bazı yorumcular gibi- Rusya’nın Ukrayna’yı istila etmesi halinde, bunun “Rusya’nın 2014’te Kırım’ı ilhak etmesinin tekrarı olmaktan çok, Sovyetler Birliği’nin 1980’lerdeki talihsiz Afganistan işgalini andıran bir senaryo olacağı” uyarısında bulunmuştu.

Albright; ABD’nin, 1980’lerde Sovyetler Birliği’ne bağlı Afgan hükümetini devirmek ve Moskova’nın Hazar havzası ve Basra Körfezi’ndeki nüfuzunu zayıflatmak için Pakistan tarafından desteklenen, yataklık edilen ve eğitilen, ABD ve Suudi Arabistan tarafından finanse edilen vekil güçler kullanmasına atıfta bulunuyordu. Afganistan’ın kendisi, çeşitli tahminlere göre 1 ila 3 trilyon dolar değerinde, el değmemiş bir maden hazinesidir.

Sovyet yanlısı rejimin çöküşünü takip eden çatışmalar ve kitlesel yıkım sırasında Taliban, Washington’ın 15 yıllık savaşın ardından Afganistan’ın istikrara kavuşmasına yardımcı olacağı ve aynı zamanda Çin ve Rusya üzerinde artan bir baskı oluşturacağı inancıyla beslendi ve iktidara getirildi.

Albright’ın sözleri ciddiye alınmalıdır. 1996 yılında ABD’nin Birleşmiş Milletler Büyükelçisi iken, “60 Minutes” haber programı tarafından kendisine, 1991 Körfez Savaşı sonrasında ABD tarafından Irak’a uygulanan ve ülkeyi ilaç ve gıdadan yoksun bırakarak o dönemde en az 500.000 Iraklı çocuğun ölümüne neden olan yıkıcı yaptırımların Irak halkına bedelinin ne olacağını düşünüp düşünmediği sorulmuştu. Albright bu sayıyı tartışmaksızın “Bedelin buna değdiğini düşünüyoruz” şeklinde cevap verdi.

ABD destekli vekâlet savaşları ve askeri işgalle geçen yirmi yılda Afganistan acımasız bir muamele görmüş ve yoksullaştırılmıştır. Afganistan’ın kaderi, ABD emperyalizminin dokunduğu her şey için –ister “müttefikleri” ister ABD’nin rejim değiştirme operasyonlarının hedefi olan ülkeler olsun– bir uyarıdır.

ABD, Rusya’ya karşı giderek genişleyen savaşıyla, Afganistan ve Irak’ta yarattığı yıkımı, çok daha büyük bir can ve mal kaybıyla Avrupa’ya taşımaya hazırlanıyor.

24 Haziran 2022