ABD’deki Toplumsal Eşitlik İçin Uluslararası Gençlik ve Öğrenciler (IYSSE) ve Güvenli Eğitim İçin Taban Komitesi (ERFSC) 16 Aralık Cumartesi günü “Gazze’deki soykırımı durdurmak için eğitim emekçilerinin ve öğrencilerin bilmesi gerekenler” başlıklı çevrimiçi bir toplantı düzenledi.
Toplantıya ABD genelindeki öğrenci ve eğitimcilerin yanı sıra çok sayıda uluslararası katılımcı da iştirak etti. IYSSE’nin ülke genelindeki şubeleri toplantı için üniversite kampüslerinde ve liselerde kampanyalar yürüttü ve protesto gösterilerinde yüzlerce işçi ve gence ulaşarak hem İngilizce hem de Arapça bildiriler dağıttı.
Toplantıda hem Arap hem de Yahudi öğrenciler, ABD’nin desteğiyle Filistinlilerin katledilmesine ve protestocuların cadı avına tabi tutulmasına yönelik siyasi kampanyaya güçlü bir şekilde itiraz ettiler. Bu anlamda toplantı, işçilerin ve gençlerin soykırıma karşı uluslararası düzeyde bir araya gelme çabalarını göstermiş ve bir yönelim sağlamıştır.
IYSSE ve ERFSC’den konuşmacılar, toplantıda, mevcut durumun temel tarihi ve siyasi bağlamını açıklamaya çalıştılar. Konuşmacılar aşağıdaki hassas soruları ele aldılar: Biden ve ABD hükümeti neden soykırıma tam siyasi ve maddi destek sağlıyor? Protestocuların “antisemitik” olarak karalanmasının arkasında ne var? Eğitimciler ve öğrenciler soykırımı durdurmak için ne yapabilir?
Toplantı, Sosyalist Eşitlik Partisi’nin ve Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin önde gelen üyelerinden olan ve geçtiğimiz ay aniden hayatını kaybeden Helen Halyard’ın anılmasıyla başladı. Helen, hayatının yarım yüzyılını Troçkist hareketi inşa etmeye ve kapitalizmi yıkmak üzere işçi sınıfının siyasi bağımsızlığını ve uluslararası birliğini kurmak için mücadele etmeye adamıştı. Her türlü ırksal politikaya ve milliyetçiliğe karşı verdiği uzun soluklu mücadele de Cumartesi günkü toplantının önemli temalarından biriydi.
Güvenli Eğitim İçin Taban Komitesi’nin önde gelen üyelerinden ve Kaliforniya’da bir devlet okulu öğretmeni olan Renae Cassimeda, Biden yönetiminin ve ABD hükümetinin bu savaş suçunu neden desteklediğini ele aldı. Savaştaki son gelişmeleri özetledikten sonra, itici güç olan konuları tanımladı: ABD emperyalizminin küresel hegemonya arayışı ve Ortadoğu’da askeri bir üs olarak İsrail’e olan bağımlılığı.
Cassimeda şunları ifade etti:
Gazze’deki soykırım bir boşlukta ortaya çıkmamıştır. Bir Üçüncü Dünya Savaşı’nın başlangıcının yeni bir aşamasını temsil etmektedir. Amerika Birleşik Devletleri son kırk yıldır hegemonyasını tehdit eden küresel bir ekonomik gerilemeyle karşı karşıya. Rusya ve Çin de dahil olmak üzere küresel rakiplerinden korkan ABD, İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde olduğu gibi dünyanın kendi lehine yeniden paylaşılmasını istiyor. 80 ülkede 750’den fazla askeri üssü kontrol eden Washington amaçlarına ulaşmak için muazzam askeri gücüne güveniyor. Irak, Afganistan, Lübnan ve Suriye’ye karşı yürütülen kanlı savaşlar bu bağlamda ele alınmalıdır.
Biden yönetimi Gazze’deki katliamı sahipleniyor çünkü İsrail devletini, Amerikan emperyalizminin dünya savaşı yoluyla küresel egemenliğini sürdürme çabasının önemli bir bileşeni olarak görüyor. Bu savaşın cepheleri şimdiden tespit edilebilir: Ukrayna’da Rusya’ya karşı; Ortadoğu’da İran’a ve onun Lübnan’daki Hizbullah ve Gazze’deki Hamas dahil müttefiklerine karşı; geniş Hint-Pasifik bölgesinde Çin’e karşı.
Biden ve tüm ABD siyaset kurumu, kitlesel protestolara ve acil ateşkes için yapılan geniş çaplı çağrılara kulak vermiyor. Onun yerine, 2020’den bu yana yüzde 20’lik (145 milyar dolarlık) bir artışla önümüzdeki yıl 883,7 milyar dolarlık rekor askeri harcama öngören Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası’nın kısa süre önce iki partinin ortaklığıyla kabul edilmesiyle dünya savaşı hazırlıklarını tırmandırıyor.
IYSSE üyesi ve aynı zamanda Kaliforniya’da bir devlet okulunda öğretmen olan David Rye, Gazze’deki soykırıma karşı düzenlenen protestoları suç saymak için kullanılan iftira niteliğindeki “antisemitizm” suçlamalarına değindi.
Rye, bu kampanyanın iki temel yalana dayandığını açıkladı: birincisi, üniversite kampüslerinde geniş tabanlı bir antisemit hareket olduğu ve ikincisi, İsrail ve Siyonizm karşıtlığının antisemitizmi temsil ettiği.
Aslında gerçek bir tehlike olan antisemitizm, savaş karşıtı öğrencilere karşı cadı avı yürüten aynı güçler tarafından desteklenmekte ve teşvik edilmektedir. Üniversite rektörlerine karşı açılan davayı yöneten aşırı sağcı Cumhuriyetçi Elise Stefanik, Yahudilerin beyaz nüfusu göçmenlerle “değiştirmeye” çalıştığını iddia eden antisemitik, yabancı düşmanı “Büyük Yer Değiştirme Teorisi”nin bilinen bir destekçisidir.
Demokratik Parti, Rusya’ya karşı savaş yürütmek üzere Ukrayna’da neo-Nazileri silahlandırıp finanse ettiği gibi, “kitlesel muhalefet karşısında işçi sınıfını bastırmak için… ABD’de aşırı sağın büyümesini kolaylaştırdı.” Öğrencilere yönelik anti-demokratik saldırıların temel amaçlarının “emperyalist devletin politikalarına yönelik her türlü muhalefetin topyekûn suçlu ilan edilmesi için bir bahane yaratmak” ve “okul sistemi ve üniversitelerin faaliyetlerini devletin ve askeri aygıtın çıkarlarına bağlamak” olduğunu vurguladı.
IYSSE’nin ABD’deki ulusal sekreteri Clara Weiss da antisemitizm ve Siyonizmin tarihsel kökleri hakkında konuştu. Weiss, modern antisemitizmin “egemen sınıf tarafından, özellikle 19. yüzyılın sonlarına doğru ve bilhassa Rusya’da Çarlık rejimi tarafından, işçi sınıfını bölmek ve giderek daha mücadeleci, çok etnik yapılı bir işçi sınıfı hareketine karşı koymak için bir araç olarak teşvik edildiğini” açıkladı.
Weiss, katılımcıları, orta sınıf ve burjuvazinin ayrıcalıklı katmanlarında ortaya çıkan ve ilk günlerinden itibaren Çarlık hükümeti de dahil olmak üzere “antisemitizmin en kötü failleriyle yakın işbirliği içinde çalışan” Siyonizmin tarihsel kökenleri üzerine David North’un yakın zamanda verdiği konferansları dinlemeye çağırdı.
Bu raporların ardından, katılım gösteren öğrenciler ve işçiler soykırıma ve kampüslerdeki anti-demokratik saldırılara karşı etkili konuşmalar yaptılar.
San Diego’da yaşayan Filistinli bir Amerikalı olan Mohammed, siyaset kurumunun Gazze konusundaki çifte standardını kınadı. San Diego’daki Balboa Park’ta açılan uluslararası evler sergisinde, sergi yönetimi Filistin evinin herhangi bir siyasi materyal yayımlamasına izin vermezken, İsrail evi kaçırılanların fotoğraflarını yayımladı.
Mohammed şöyle devam etti: “Bu benim sinirimi bozuyor çünkü her ay bir sürü vergi ödüyorum... ve bu vergiler kendi insanlarımı öldürmeye gidiyor. Bu paranın İsrail’e gitmesini istemiyorum. İsrail halkını seviyorum ama hükümetini sevmiyorum. Bu benim sinirimi bozuyor.”
Yahudi bir üniversite öğrencisi ve IYSSE üyesi olan Amanda, soykırımı kınadı ve Yahudi ve Filistin halkının güvenliğinin iç içe geçtiğini belirtti. Protestoculara karşı kullanılan sinik antisemitizm suçlamaları aslında Temsilciler Meclisi Üyesi Marjorie Taylor Greene (Cumhuriyetçi-Georgia) gibi politikacılar da dahil olmak üzere aşırı sağdan gelen gerçek antisemitizmi “önemsizleştirdi ve dikkatleri dağıttı.”
Amanda şöyle devam etti: “Bu bana Yahudileri hiç umursamadıklarını gösteriyor. Onlar sadece emperyalist çıkarlarını korumayı önemsiyorlar. İsrail’in Yahudileri güvende tuttuğunu hiç düşünmüyorum. Joe Biden, İsrail olmasaydı Yahudilerin güvende olmayacağını söylediğinde, bunun delilik olduğunu düşündüm çünkü o bizi Amerika’da güvende tutmak istemiyor. Bu onun umurunda değil; o sadece emperyalizmi ve kapitalizmi önemsiyor.”
Avustralya’da IYSSE üyesi olan Morgan, ABD’de öğrencilere ve eğitimcilere yönelik devlet baskısı ile Avustralya’da yaşananlar arasında paralellik kurdu. İşçi Partisi hükümeti, öğrencilerin okul grevlerine karşı yürütülen kampanyaya öncülük etmiş, grevleri “antisemitik” olmakla ve “terörizmi desteklemekle” suçlamış ve Filistinlileri savunan öğretmenleri de tehdit etmiştir. Morgan, devletin ve üniversitelerin siyasi sansürüne rağmen, IYSSE Avustralya’nın kampüslerde başarılı bir şekilde halka açık toplantılar düzenlediğini ve Gazze’deki soykırıma karşı birleşik bir gençlik ve işçi hareketi için kampanya yürütmek üzere Halk Eğitimi Komitesi ile birlikte çalıştığını bildirdi.
Toplantının devamında soykırımın nasıl durdurulacağı sorusu tekrar tekrar gündeme geldi.
Detroit’teki Wayne Eyalet Üniversitesi öğrencisi ve IYSSE üyesi Adham, soykırıma karşı mücadelenin işçi sınıfına dayanması gerektiğini vurguladı. “İşçi sınıfı, toplumsal çıkarları savaşa ve kapitalist sömürüye karşı olan tek sınıftır. Biz en güçlü sınıfız. Emeğimizle tüm zenginliği üretiyoruz ve savaşta ölenler bizleriz; kapitalistlerin dünyanın dört bir yanındaki kardeşlerimize karşı kullandığı silahları ve mermileri yapanlar da bizleriz.”
Bunun üzerine, ABD’deki IYSSE üyesi Emma Arceneaux, ileriye giden yol hakkında son bir rapor sundu. Arceneaux, İsrail’in savaş suçlarına aktif olarak katılan emperyalist güçlere baskı yapma stratejisinin çıkmaz bir sokak olduğunu açıkladı.
Bunun yerine, savaş karşıtı hareket, kendisine yönelik artan saldırılarla küresel mücadeleye sürüklenen işçi sınıfının büyüyen hareketine yönelmelidir. “Dışarıdaki her emperyalist savaş, içeride işçi sınıfının demokratik haklarına ve yaşam standartlarına karşı yürütülen bir savaşa bağlıdır. ABD hükümeti, protesto ve ifade özgürlüğü haklarını bastırmadan politikalarını yürütemez. İşçilerin ve gençlerin yaşam standartlarını yerle bir etmeden savaş için sonsuz milyarlar harcayamaz.”
Bununla birlikte işçi sınıfı, maddi çıkarları tabanın çıkarlarına düşman olan sendika bürokrasisi engelini aşmalıdır. Bu, AFL-CIO’nun, İsrail’i destekleyen kararında ve Filistin sendika federasyonunun tüm dünyadaki işçilere yaptığı silah sevkiyatını engelleme çağrısını reddetmesinde açıkça görülmüştür.
Arceneaux, özellikle de İsrail’e destek konusunda Biden yönetimiyle açıkça işbirliği yapan Amerikan Öğretmenler Federasyonu Başkanı Randi Weingarten’a değindi. Weingarten ayrıca kısa bir süre önce üniversite kampüslerinde ifade özgürlüğünü bastırmak üzere kurulan yeni İç Güvenlik Akademik Ortaklık Konseyi’ne atanmıştı.
Gazze’deki soykırıma karşı mücadelede ileriye giden yol, işçi sınıfının siyasi bağımsızlığı ve uluslararası birliği için bir hareketi gerektirmektedir. Bu, “hem sendika bürokrasilerine hem de kapitalist siyaset kurumunun tüm hiziplerine, özellikle de Demokratik Parti’ye ve bu emperyalist partinin ‘reforme edilebileceği’ ya da ‘sola itilebileceği’ yanılsamasını yayan Amerika’nın Demokratik Sosyalistleri (DSA) de dahil olmak üzere birçok güce karşı siyasi bir saldırı” anlamına gelmektedir.
“İşçi sınıfının, emperyalist savaşa ve kapitalist sömürüye karşı mücadelede kendisini uluslararası düzeyde birleştiren ve İsrail ve Filistin işçi sınıfını Siyonizme karşı ortak bir mücadelede birleştirme mücadelesini de içeren kendi örgütlerine ve kendi siyasi partisine ihtiyacı vardır.”
Arceneaux, bu temelde, katılımcıları IYSSE, ERFSC ve Sosyalist Eşitlik Partisi’ne katılmaya ve onları inşa etmeye çağırdı.
Toplantı, oylamaya sunulan ve büyük bir oranla kabul edilen aşağıdaki karar ve eylem çağrısıyla sona erdi.
Toplumsal Eşitlik İçin Uluslararası Gençlik ve Öğrenciler ile Güvenli Eğitim İçin Taban Komitesi’nin bu toplantısı, Siyonist İsrail devleti ve onun emperyalist destekçileri tarafından Gazze’deki Filistin halkına karşı işlenen soykırımı kınamaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’nde Demokratik Parti ve Biden yönetimi bu devasa savaş suçlarının doğrudan ortaklarıdır.
Her iki kapitalist parti tarafından öğrencilere, eğitimcilere ve bu soykırıma karşı çıkan herkese karşı yürütülen devlet güdümlü cadı avını ve demokratik haklara yönelik saldırıları kınıyoruz. Bu kampanyanın amacı, kampüslerde ve liselerde ifade özgürlüğünün ortadan kaldırılması ve daha geniş anlamda muhalefetin suçlu ilan edilmesidir. Özellikle AFT (Amerikan Öğretmenler Federasyonu) Başkanı Randi Weingarten’ın Biden’ın savaş politikalarına ve eğitimciler ve öğrenciler arasındaki muhalefetin bastırılmasına aktif olarak katılmasını kınıyoruz.
ABD kampüslerinde geniş tabanlı bir antisemitik hareket olduğu ya da Siyonizm karşıtlığının antisemitik olduğu da dahil olmak üzere, bu cadı avını meşrulaştırmak için kullanılan yalanları reddediyoruz. Faşizm ve antisemitizm tehdidi gerçektir ancak bu tehdit savaş karşıtı öğrencilerden ve işçi sınıfından değil egemen sınıftan kaynaklanmaktadır. Yahudiler, özellikle de Yahudi gençler, bu soykırıma karşı düzenlenen protestolarda cesur ve öncü bir rol oynamışlardır.
Ancak egemen seçkinlere yönelik gösteriler ve protestolar Filistinlilere ya da dünyanın herhangi bir yerindeki işçi sınıfına yönelik saldırıları durduramaz. Silah üretimini ve sevkiyatını nesnel olarak durdurabilecek toplumsal gücü, yani uluslararası işçi sınıfını harekete geçirmeliyiz.
● Soykırımı durdurun! Filistinli sendikaların Siyonist devlete giden askeri malların taşınmasını reddetme çağrısını destekleyin. Soykırıma karşı siyasi genel grev!
● Öğrencilere yönelik devlet destekli cadı avına karşı çıkın! Tüm soykırım karşıtlarının demokratik haklarını koşulsuz savunun!
● Herkes için ücretsiz, yüksek nitelikli eğitim hakkı! Emperyalist savaşı finanse etmek için kullanılan para devlet okullarımıza ve üniversitelerimize gitmelidir! Şirket milyarderleri, ordu ve CIA kampüslerden atılmalıdır.
● ABD, Avrupa, İsrail ve Filistin’de emperyalist savaşa ve kapitalizme karşı birleşik bir işçi ve öğrenci hareketi!
● IYSSE’yi inşa edin! ERFSC’yi inşa edin!