İstanbul, Ankara ve İzmir gibi en kalabalık şehirlerde valiliklerin toplantı ve gösterileri yasaklamasına ve ülke genelinde polis baskısına meydan okuyan milyonlarca kişi seçme hakkı, ifade özgürlüğü ve toplanma özgürlüğü gibi temel demokratik haklarına yönelik saldırıyı ve bir başkanlık diktatörlüğü kurulmasını protesto etti.
Ülkenin en büyük şehri İstanbul’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi’ni (AKP) üç seçimde yenilgiye uğratan İmamoğlu, cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik anketlerde Erdoğan’ı geride bırakmıştı.
CHP Pazar günü düzenlediği ve İmamoğlu’nun tek aday olduğu cumhurbaşkanlığı ön seçimine büyük bir katılım oldu. CHP’den yapılan açıklamaya göre, 1 milyon 650 bin üyenin yanı sıra dayanışma oy kullanan 13,5 milyon kişiyle birlikte yaklaşık 15 milyon kişi İmamoğlu’nun 2028’de veya olası bir erken seçimde CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olması için oy kullandı.
CHP önderliği, İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından patlak veren kitle hareketini, başlangıçta sadece parti üyelerinin oy kullanacağı ön seçime yönlendirerek dizginlemeyi ve kontrolü altına almayı amaçladı.
Gösterilerin merkezi olan İstanbul Saraçhane’de Pazar günü yine yüz binlerce kişi veya CHP’ye göre yaklaşık 1 milyon kişi protesto için toplandı. Emekçi ve gençlik kitleleri diktatörlüğe karşı ve demokrasi uğruna mücadelede ileriye giden bir yol ararken, CHP önderliği rolünün hareketi kapitalist bir çıkmaz sokağa yönlendirmek olduğunu açıkça ortaya koydu.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel yaptığı konuşmada ön seçime yüksek katılıma dikkat çekti ve erken seçim çağrısı yaptı: ”Bizim adayımız senin zindanlarında esir. Ama sana bu meydandan meydan okuyoruz. Eğer korkundan adayım İmamoğlu’nu bırakmayacaksan onun seninle yarıştığı seçime biz varız.”
İşçi sınıfının bir genel grevle seferber edilmesi yönünde sosyal medyada ve meydanlarda artan çağrıları reddeden Özel, Pazartesi “sabahtan itibaren bir büyük mücadeleye başlıyoruz” dedi ve “tüketimden gelen güçlerini” kullanacaklarını ifade etti.
İmamoğlu; CHP’nin mecliste Erdoğan’a verdiği destekle 2016’da hapse gönderilen Halkların Demokrasi Partisi (HDP) eski eş başkanı Selahattin Demirtaş’ın da tutulduğu Silivri Cezaevi’ne gönderildi. Oradan gönderdiği bir mesajında, o da kitlelere çıkış yolu olarak seçim sandığını gösterdi.
İmamoğlu mesajında şunları belirtti: “Cumhuriyet Halk Partimizin Cumhurbaşkanlığı önseçiminde rekor düzeyde bir katılım gerçekleşti. 15 milyon vatandaşımız oy kullandı. İktidarın zulmünden, tarumar edilen ekonomiden, liyakatsizlikten, hukuksuzluktan canı yanan bu ülkenin on milyonları sandıklara koştu. Erdoğan’a ‘artık yeter’ dedi… O sandık gelecek, millet bu iktidara unutamayacağı bir tokat atacak.”
Pazartesi günü hapishaneden bir mektup yazan İmamoğlu, gençlere “çatışmalardan uzak durun” diyor ve ekliyordu: “Benim çok sevdiğim güvenlik güçlerimiz, polislerimiz, halkımıza iyi davranın.”
Ne var ki, Erdoğan hükümeti ise sokaklarda büyüyen kitlesel muhalefeti polis baskısı, gözaltılar ve sosyal medya yasakları ile bastırmaya çalışıyor.
Pazar gecesi geç saatlerde Saraçhane’deki mitingin CHP tarafından bitirilmesinin ve milletvekillerinin alandan çekilmesinin ardından polisler barışçıl protestoculara şiddetle saldırıya geçti.

Gece boyunca ülkenin birçok yerinde benzer görüntüler yaşanırken hükümet sabah gazetecilere yönelik bir sindirme harekâtı başlattı.
Basın-İş Sendikası yaptığı açıklamada protestoları takip eden NOW TV Muhabiri Ali Onur Tosun, foto muhabir Bülent Kılıç, gazeteci Zeynep Kuray, AFP muhabiri Yasin Akgül, gazeteci Hayri Tunç, İBB foto muhabiri Kurtuluş Arı, Sendika.org muhabiri Zişan Gür ve foto muhabir Murat Kocabaş’ın gözaltına alındığını duyurdu.

Gözaltı dalgası, protestolara destek veren sol siyasi parti yetkilileri ile devam etti. Türkiye Komünist Partisi’nden (TKP) yapılan açıklamada partinin İstanbul İl Başkanı Ahmet Dincel ve Parti Meclisi üyesi Arda Hacıyusufoğlu ile diğer üç parti üyesinin gözaltına alındığı belirtildi. Türkiye Komünist Hareketi (TKH) de sabahın erken saatlerinde polisin yaptığı ev baskınlarında üç üyesinin “yasaklanmış eyleme katılmak” gerekçesiyle gözaltına alındığını duyurdu.
SOL Parti İzmir İl Başkanı Barış İnce ve SOL Parti İzmir İl Yöneticisi Mehmet Duman’ın da gözaltına alınanlar arasında olduğu öğrenildi. Ayrıca İstanbul’da bulunan Enerji-Sen Genel Merkezi’ne düzenlenen baskında, sendikanın lideri Süleyman Keskin gözaltına alındı.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya X’te yaptığı açıklamada 19 Mart-23 Mart 2025 tarihleri arasında protestolara katılan 1.133 kişinin gözaltına alındığını duyurdu.
Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin (DEUK) Türkiye şubesi olan Sosyalist Eşitlik Grubu, anayasal haklarını kullandıkları için gözaltına alınanların ve tüm siyasi mahpusların serbest bırakılmasını talep etmektedir.
Hükümet sosyal medyada da kısıtlamaları artırdı. İmamoğlu’nun gözaltına alınması sonrası ilk günlerde internette “bant daraltması” uygulamasını yaparak erişimi engellemeye çalışan hükümet şimdi doğrudan muhalif hesapları kapattırmaya yöneldi.
Türkiye’deki otoriter adımlar, uluslararası bir eğilimin parçasını oluşturuyor. Faşist Donald Trump’ın Ocak ayında mali oligarşi tarafından yeniden ABD başkanlığına getirilmesi ve anayasayı ortadan kaldıran bir başkanlık diktatörlüğü inşa etmeye girişmesi bu sürece dünya çapında ivme kazandırdı. Hükümetin İmamoğlu’nu tutuklama girişimi, Erdoğan ile Trump’ın telefon görüşmesinin ardından geldi.
Trump’ın yardımcısı, faşist milyarder Elon Musk’ın sahibi olduğu sosyal medya platformu X/Twitter, Türk hükümetinin talebi üzerine ülkedeki çok sayıda hesabı askıya aldı.
Wilson Center’ın Orta Doğu Programı’nda koordinatör ve analist olan Yusuf Can, Politico’ya verdiği demeçte, askıya alınan hesapların çoğunun “temelde protesto bilgilerini, öğrencilerin gideceği yerleri paylaşan üniversite bağlantılı aktivist hesaplar” olduğunu söyledi. Can, bu hesapların birçoğunun “taban aktivistleri” olduğunu ve takipçi sayılarının on binlerle ifade edildiğini ekliyordu.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Pandemi Çalışma Grubu’nda “ fazladan ölümler” konusunda raporlar hazırlayan ve hükümetin pandemiye verdiği ölümcül yanıtı ifşa etmede önemli bir rol oynayan, Güçlü Yaman Pazartesi günü yaptığı açıklamada şunları söyledi: “X hesabıma Türkiye’den erişim engeli getirdigi icin artık bu hesabı kullanıyorum. Mahkemeden ya da X’ten bir bilgilendirme/uyarı almadım fakat engelleme nedeninin polis şiddeti hakkında yaptığım paylaşımlar olduğunu düşünüyorum.”

Hükümeti kitlelerin demokratik taleplerini şiddetle bastırmaya iten temel endişe, öğrencilerin başını çektiği kitlesel protestoların, işçi sınıfı içinde son yıllarda artan hayat pahalılığı ve yoksullaşmanın derinleştirdiği toplumsal öfkeyi harekete geçirmesi olasılığıdır.
Bu yüzden yetkililer ve hükümet yanlısı medya, meşru demokratik protestoları “sokak terörü” olarak karalamaya çalışıyor. Emperyalizme göbekten bağlı egemen sınıfın bir diğer temsilcisi olarak CHP de bu protestoların işçi sınıfını bağımsız bir toplumsal güç olarak harekete geçirmesinden hükümet kadar korkuyor.
Hükümetin bastırma ve burjuva muhalefetin dizginleme girişimleri karşısında kitle hareketi için ileriye giden yol, demokratik hakları tutarlı bir şekilde savunabilecek tek toplumsal güç olan işçi sınıfına ve devrimci sosyalist bir program uğruna mücadeleye yönelmekten geçiyor.