Türkiye’de kitlesel protestolar sürerken yaklaşık 200 kişi tutuklandı

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun geçtiğimiz hafta gözaltına alınmasına karşı başlayan kitlesel protestolar sürerken, ülke genelinde yaklaşık 1500 kişi gözaltına alındı ve 200 kişi tutuklandı.

CHP’nin açıklamasına göre, İmamoğlu’nun tutuklanarak cezaevine gönderildiği Pazar günü ve ardından Pazartesi 1 milyondan fazla kişinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümetini protesto için toplandığı Saraçhane Meydanı’nda Salı günü de yüz binlerce kişi bir araya geldi. Üniversite öğrencilerinin okul boykotu ve kitlesel gösterileri devam ederken, CHP İstanbul’daki bir sonraki mitingin Cumartesi günü Maltepe Meydanı’nda yapılacağını açıkladı.

CHP lideri Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasını protesto eden göstericilere İBB'nin Saraçhane'deki binası önünde hitap ediyor, 25 Mart 2025 [Photo: herkesicinCHP/X]

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya Salı günü yaptığı açıklamada 19 Mart 2025 tarihinden toplam 1.418 kişinin gözaltına alındığını duyurdu. Sadece Salı günü İstanbul’da 174 kişi tutuklanarak cezaevine gönderildi. Kocaeli’nde dört, İzmir’de ise on kişi tutuklandı.

Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin Türkiye şubesi olan Sosyalist Eşitlik Grubu ve Dünya Sosyalist Web Sitesi, tutuklamaları ve gözaltıları kınamakta ve tüm siyasi mahpusların derhal serbest bırakılmasını talep etmektedir.

Tutuklananlar arasında çok sayıda gazeteci ile Emek Partisi (EMEP), Türkiye Komünist Partisi (TKP), Sol Parti, Türkiye Komünist Hareketi (TKH) ve Toplumsal Özgürlük Partisi’nin (TÖP) önde gelen üyeleri de bulunuyor.

Çarşamba sabahı polisin ev baskınları sürerken İstanbul, Bursa ve Adana’da çok sayıda kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında, Devrimci İşçi Partisi (DİP) Genel Başkan Yardımcısı ve Eğitim-Sen’in İstanbul Üniversitesi işyeri temsilcisi, akademisyen Levent Dölek de bulunuyor.

Loading Tweet ...
Tweet not loading? See it directly on Twitter

Dölek, Salı günü Eğitim-Sen’in üniversitelerde devam eden öğrenci boykotuyla dayanışma amacıyla bir günlük iş bırakma eylemine katılarak “toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet” ettiği gerekçesiyle gözaltına alındı. İstanbul, Ankara ve İzmir valilikleri geçtiğimiz hafta anayasaya aykırı “eylem yasakları” ilan ettiler ancak bu yasak gençlik ve emekçi kitlelerin meydan okumasıyla geçersiz kılındı.

İstanbul, Ankara ve İzmir’de çok sayıda üniversiteden öğrencilerin demokratik hakları savunmak ve hükümeti protesto etmek için Pazartesi günü başlattığı okul boykotu Çarşamba günü de devam etti. Ankara’daki Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) öğretim üyeleri de Eğitim-Sen’in iş bırakma eylemi nedeniyle hakkında başlatılan soruşturmayı ve gözaltıları protesto etmek için yürüyüş düzenledi.

Günlerdir polis baskısına rağmen çeşitli yürüyüşler ve eylemler düzenleyen üniversite öğrencileri, Salı günü İstanbul’da son on yılların en büyük öğrenci protestolarından birini düzenlediler. Haberlere göre, üniversite öğrencilerinin ortak protesto yürüyüşünün uzunluğu iki kilometreyi buldu.

Loading Tweet ...
Tweet not loading? See it directly on Twitter

CHP lideri Özgür Özel, Erdoğan hükümetinin İmamoğlu’nu hedef aldığı “darbe girişimi”nin yenilgiye uğratıldığını ilan ederek şunları söyledi: “19 Mart darbe girişimi, seçilmiş İBB Başkanı’na karşı onu yenememiş hazımsız bir darbecinin atadığı bir kayyımı getirmek içindi. Hesaba katamadıkları on milyonlara, İstanbul’un iradesine sahip çıktıları ve darbeyi püskürttükleri için yürekten teşekkür ediyoruz.”

Ne var ki, İmamoğlu hukuksuzca büyükşehir belediye başkanlığı görevinden alınıp cezaevine gönderilmiş durumda ve gelecek seçimlerde cumhurbaşkanı adayı olup olamayacağı belirsiz. CHP’nin Pazar günü düzenlediği ve 15 milyon kişinin katıldığı cumhurbaşkanlığı ön seçimlerinde tek aday olan İmamoğlu’nun, gözaltına alınmadan bir gün önce, adaylık için şart olan yükseköğrenim diploması iptal edilmişti.

Özel Salı akşamı yaptığı konuşmada Erdoğan’a seslenerek İmamoğlu’nun duruşmalarının TRT’den canlı yayınlanmasını talep ederken, Çarşamba günü Erdoğan davada kararın çoktan verildiğini ima eden konuşmasında CHP’ye yönelik baskının süreceğinin sinyalini verdi.

“İstanbul’un büyükşehri ve kimi ilçe belediyeleriyle hırsızlık konusunda yamyamlığın kitabını yazdığı anlaşılıyor. Usulsüz diplomayla başlayan, bütün şehri ahtapot gibi saran rüşvet ve haraç çarkıyla devam eden rezilliklerin boyutu son operasyonla gün yüzüne çıktı,” diyen Erdoğan, “Tutarı 100 milyarlarca lirayı bulan yolsuzluk dahil her türlü gayrimeşruluk ortaya çıkıyor,” diye ekledi.

İmamoğlu gözaltına alınmadan önce “heybede duran büyük turplar”dan söz eden Erdoğan şöyle devam ediyordu: “Üstelik bunlar heybede duran büyük turplar ortaya dökülmeden CHP’nin içinden gelen bilgilerle yargının isnat ettiği suçlar. Heybedeki büyük turplar ortaya saçıldığında bunlar, kendi yakınlarının yüzüne bile bakamayacaklar. CHP yönetimi iddiaları aydınlatmak yerine ucuz siyasete yönelmeyi tercih etti, insanları sokağa döküp ülkede kaos çıkartmaya çalıştı.”

Gerçekte ise CHP, insanları sokağa dökmemiş ama kendiliğinden sokağa dökülen kitleleri kontrol altına alıp hareketin radikalleşmesini engellemek ve kendi arkasına yönlendirerek kapitalist düzen içerisinde sona erdirmek için elinden geleni yapmıştır.

Salı günü Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, Kuzey Amerika, Birleşik Krallık, Avrupa ve Ortadoğu’dan çok sayıda yatırımcı ile bir çevrimiçi toplantı düzenleyerek mali sermayeye güvence vermeye çalıştı. İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından Türk lirası ABD doları karşısında hızla değer kaybedince Merkez Bankası’nın üç gün içinde yaklaşık 26 milyar dolar sattığı tahmin ediliyor.

Şimşek, mali çalkantının bedelinin şiddetli bir kemer sıkma saldırısına tabi tutulan emekçilere ödetileceğine işaret ederek, “Enflasyon beklentisindeki artışın şimdilik asgari ücrette ikinci artışı gerektirmeyeceğini” söyledi. Şubat ayı resmi enflasyonu yüzde 39’du.

İşçileri ve gençlerin yaşam koşullarındaki sert gerileme, İmamoğlu’nun gözaltına alınması üzerine Erdoğan hükümetine karşı ortaya çıkan kitlesel öfke patlamasında önemli bir rol oynadı. Şimşek tarafından uygulanan ve CHP’nin de desteğini ilan etmiş olduğu kemer sıkma programı, reel ücretlerde düşüşlere yol açarken, metal işçilerinden madencilere, tekstil işçilerinden inşaat işçilerine çok sayıda sektörde fiili grevler meydana geliyor. En son Salı günü, Rusya’yla beraber yapılan Mersin’deki stratejik Akkuyu Nükleer Güç Santrali inşaatında yüzlerce işçi, yeni yılda ücretlerine zam yapılmadığı için iş bıraktı.

Loading Tweet ...
Tweet not loading? See it directly on Twitter

Bu arada Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, iki günlük bir ziyaret için Salı günü Washington’a gitti. ABD’li mevkidaşı Marco Rubio ile görüşmesinin ardından ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada bakanın “Türkiye’de son dönemde yaşanan tutuklamalar ve protestolarla ilgili endişelerini dile getirdiği” belirtildi.

Bu tamamen göstermelik bir açıklamadır. ABD’deki Sosyalist Eşitlik Partisi’nin belirttiği gibi:

Faşist “Olağanüstü Hâl” teorisini temel alan Trump yönetimi, bir başkanlık diktatörlüğü kurmak üzere bilinçli ve sistematik bir plan izliyor.

ABD’de anayasayı ve yargı kararlarını hiçe sayan Trump, hükümetin İmamoğlu’nu hedef almasından üç gün önce Erdoğan’la görüşmüştü. Elon Musk’ın kontrolündeki X/Twitter, Türkiye’de protestoları ve polis baskısını duyuran onlarca, belki de yüzlerce hesaba erişimi engelledi.

Trump yönetiminin tavrı, Ortadoğu’nun yeniden sömürgeleştirilmesi ve Ukrayna’nın yağmalanmasına yönelik planlarında Türkiye’nin önemli bir rol oynamasıyla yakından bağlantılıdır.

Açıklamada ayrıca Rubio’nun “Ukrayna ve Güney Kafkasya’da barış için Türkiye’nin desteğini talep ettiği” ve “İran’ın istikrarsızlaştırıcı faaliyetleri”ne karşı “istikrarlı, birleşik ve barışçıl bir Suriye’nin desteklenmesi için yakın işbirliğine duyulan ihtiyacı” vurguladığı belirtildi. Trump da Salı günü Türkiye ve Erdoğan’ı kastederek “iyi bir ülke, lideri de öyle,” diyordu.

Bu arada CHP, sadece Erdoğan hükümetinin değil ama bir bütün olarak Türk burjuvazisinin devrimci bir işçi sınıfı hareketinin patlamasından duyduğu kaygıları yatıştırmaya çalışırken, aynı anda NATO müttefiklerine güvence vermeye ve desteklerini almaya çalışıyor.

Kitlesel protestoların başlamasının ardından CNN’e röportaj veren CHP lideri Özel, Washington’a ve diğer NATO başkentlerine seslenerek, “Biz ülkemiz için çalışıyoruz, NATO ile güçlü bir ittifakı ve Batı ile entegrasyonu destekliyoruz,” diye vurguladı.

Özel Çarşamba günü de BBC’ye verdiği demeçte, Birleşik Krallık’taki müttefiki, İşçi Partili Başbakan Keir Starmer’in Erdoğan’a tepki göstermemesine sitem etti ve “Terk edilmişlik hissediyoruz… Bu nasıl dostluk, bu nasıl kardeş parti? Bu nasıl demokrasiyi birlikte savunmak?” diye sordu.

Loading Tweet ...
Tweet not loading? See it directly on Twitter

CHP’nin Britanya emperyalizminin başlıca partilerinden İşçi Partisi’ne yönelmesi son derece açıklayıcıdır. Starmer Britanya’da ya da başka bir yerde demokrasiyi savunmamakta ve halkının muhalefetini hiçe sayarak bir emperyalist savaş ve sınıf savaşı gündemi izlemektedir. Birleşik Krallık’taki Sosyalist Eşitlik Partisi’nin açıkladığı gibi:

Starmer; Ukrayna’da bir barış anlaşmasını engellemeye kararlı, Filistinlilerin kanına bulanmış durumda ve felaketle sonuçlanacak bir savaşa doğru zorunlu bir yürüyüşü körüklemek için işçi sınıfına şiddetli saldırılar yapmaya çalışıyor.

İşçi sınıfı sosyal koşullarının yanı sıra demokratik hakları savunmak üzere bağımsız olarak harekete geçmelidir. İleriye giden yol, tüm kapitalist düzen partilerine ve onların emperyalist müttefiklerine karşı Avrupa, Amerika ve uluslararası işçi sınıfına ve onun devrimci öncüsünü inşa eden DEUK’a bağlı Sosyalist Eşitlik Partilerine yönelmekten geçmektedir.